Tarikatlar Kapatılmıştı "677 Sayılı Devrim Kanunu"

"Bugün ilmin, fennin, bütün kapsamıyla medeniyetin yaydığı ışık karşısında filan ve falan şeyhin yol göstericiliğiyle maddi ve manevi saadet arayacak kadar ilkel insanların Türkiye medeni camiasında varlığını asla kabul etmiyorum." (Atatürk, 30 Ağustos 1925, Kastamonu) Geçtiğiniz hafta İsmailaga Cemaati lideri Mahmut Ustaosmanoglu 93 yaşında hayatını kaybetti. AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsmailağa cemaatinin lideri Mahmut Ustaosmanoğlu'nun ölümünün ardından gazetelere yarım sayfalık taziye ilanı verdi. Erdoğan, "zihinleri aydınlattığını" iddia ettiği Ustaosmanoğlu'ndan "Hocaefendi" diye sözetti. Bazı muhalefet liderleri de cemaat lideri için taziye mesajları yayınladı. İktidar-muhalefet, tekke ve zaviyeler resmen yasaklanmış olmasına karşın bir tarikat, cemaat liderine övgü yarışına girdi. Görülen o ki 1950'lerde başlayan siyaset-tarikat ortaklığı 2020'lerde devam ediyor.SİYASET-TARİKAT ORTAKLIĞISorunun kaynağı, Uğur Mumcu'nun, "tarikat, siyaset, ticaret" diye adlandırdığı ortaklığın güçlenerek devam ediyor olmasıdır. Bu ortaklığın bir de "emperyalizm" ayağı vardır. Soğuk savaş döneminde ABD, "Yeşil Kuşak Projesi" kapsamında komünizme karşı tarikatları, cemaatleri desteklemişti. Türkiye'de "Laik Cumhuriyet" karşıtı siyaset, 1950'lerden beri tarikatlarla, cemaatlerle ittifak halindedir. 1950'lerin sonunda Said-i Nursi ile ittifak kuran malum siyasetin uzantıları 2000'lerin başında Fetö ile ittifak halindeydi. Aynı siyasi anlayış, bugün de Menzil vb başka tarikat, cemaatlerle ittifak halindedir. Bugün, siyasal İslamcı iktidar açıkça "dindar nesil" projesiyle bir "Yeni Türkiye" yaratmaktan söz etmektedir. İktidar, bu "dava" doğrultusunda bir taraftan eğitim öğretimi dinselleştirirken, diğer taraftan Diyanet eliyle toplumsal hayatı dinselleştirmeye çalışmaktadır. Ekonomik politikaların bile "naslara" göre belirlendiği bu dinselleştirme sürecinde iktidarın en güçlü ortağı tarikatlar ve cemaatlerdir. Tarikat, cemaat yurtlarını da bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Yani, bugün tarikatlar, cemaatler, laik Cumhuriyet karşıtı sistemli bir siyasetin koçbaşı durumundadır. Ancak Atatürk'ün kurduğu laik Cumhuriyeti, "siyaset-tarikat" ortaklığıyla bir tür din devletine dönüştürme mücadelesi her şeyden önce anayasaya aykırıdır ve suçtur.Atatürk'ün Çağdaşlaşma Hedefi Karşısında TarikatlarAtatürk, her yönüyle çağdaş bir devlet kurmak, her bakımdan çağdaş bir toplum yaratmak istiyordu. Başkomutan Meydan Muharebesi'nin ikinci yıl dönümünde, 30 Ağustos 1924'te, Dumlupınar'da yaptığı konuşmada şunları söyledi: "Efendiler, artık vatan imar istiyor, zenginlik ve refah istiyor; ilim ve marifet, yüksek medeniyet, özgür düşünce ve özgür zihniyet istiyor. Efendiler, milletimizin hedefi, milletimizin ideali bütün dünyada tam anlamıyla medeni bir toplum olmaktır. Çünkü dünyada bir milletin varlığının değer, özgürlük ve bağımsızlık hakkı sahip olduğu ve yapacağı medeni eserlerle orantılıdır. Medeni eser yaratmak yeteneğinden yoksun olan milletler kaybetmeye mahkûmdur. Medeniyet yolunda yürümek ve başarılı olmak hayatın şartıdır. Bu yol üzerinde ileriye değil geriye bakmak bilgisizliğini ve ihtiyatsızlığını gösterenler genel medeniyetin coşkun seli altında boğulmaya mahkûmdurlar." (Atatürk'ün Bütün Eserleri, (ATABE), C.16, s.288)Atatürk'ün ifadesiyle "medeniyet yolunda yürümek ve başarılı olmak" için öncelikle toplumu bu yolda yürümekten alıkoyan fazlalıklardan, yüklerden kurtarmak gerekiyordu. Atatürk, büyük bir cesaretle gerekeni yaptı. Çürümüş saltanatı, artık bir işe yaramayan hilafeti, akıl ve bilim dışı nitelik kazanmış medreseleri, çağın ihtiyaçlarına yanıt vermeyen eski kanunları, eski ölçüleri, tartıları, Türkçeye uymayan ve okuma yazmayı güçleştiren eski harfleri ve uygar bir toplumun giysisi olamayacak eski kılık kıyafeti kaldırdı. Toplumu uyuşturmaktan başka bir işe yaramayan tekke, zaviye ve türbeleri kapattı, tarikatların cemaatlerin her türlü faaliyetine son verdi.Laik Cumhuriyette saltanata, hilafete ve medreselere yer olmadığı gibi tekkelere, zaviyelere, tarikatlara ve cemaatlere de yer yoktur. Laik Cumhuriyet, kuldan "birey", ümmetten "ulus" yaratmak için "fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller" yetiştirmeliydi. Fakat tarikatlarda, cemaatlerde fikir özgürlüğü yoktur, şeyh-mürit ilişkisinde tarikatın ve cemaatin kabul ettiği dinsel ilkeler çerçevesinde sorgulamadan biat etmek esastır. Tarikatlar, cemaatler her ne kadar tarihsel ve sosyolojik gerçek olsalar da akılcı, bilimsel, özgür düşüncenin gelişmesine izin vermeyen, donmuşkalıplaşmış yapılarıyla artık çağın çok gerisinde kalmışlardır.Atatürk'ün, tarikatları kapatma nedeni, bunların Türkiye Cumhuriyeti'nin "laik" ve "ulusçu" yapısına aykırı, akıl ve bilimle "çağdaşlaşma" hedefine engel yapılar olmasıydı. Atatürk, uygar dünyada tarikatlarla, cemaatlerle bir yere varılamayacağını 100 yıl önce görmüştü.Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması3 Mart 1924'te Şeriye ve Evkaf Vekâletini kaldıran 429 sayılı kanunla tekke ve zaviyeler yeni kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlandı.1925 yılında Şeyh Sait İsyanı'yla ilgili yargılamalarda tekke ve zaviyelerin bu isyanın merkezleri olduğu anlaşıldı. (Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi, 3. Kitap, Birinci Bölüm, s. 178)Önce 18 Haziran 1925'te Doğu İstiklal Mahkemesi, isyan bölgesindeki tekke, zaviyelerin kapatılmasına karar verdi. Sonra da, 30 Kasım 1925'te, 677 sayılı "Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Kapatılasına ve Türbedarlıklarla Bir Takım Unvanların Yasaklanmasına İlişkin Kanun" çıkarıldı.677 sayılı kanuna göre "cami ve mescit dışındaki", tekke, zaviye ve türbeler kapatıldı. Tarikatlar ile şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, muskacılık gibi san ve sıfatların kullanılması yasaklandı. Bu kanun 13 Aralık 1925'te yürürlüğe girdi. 677 sayılı kanuna göre kapatılan, tekke, zaviye ve türbeleri açanlar, bu yerlerde ayin yapanlar, geçici de olsa izin verenler, 3 aydan az olmamak üzere hapis ve 50 liradan aşağı olmamak üzere para cezasına çarptırılacaktı. Bakanlar Kurulunun 2 Eylül 1925 tarihli talimatnamesi ile 773 tekke ve 905 türbe kapatılarak eğitim kurumu olarak kullanılmak üzere Milli Eğitim Bakanlığı'na devredildi.Bugün anayasanın 174. maddesine göre devrim kanunları anayasal koruma altındadır. O kanunlardan biri de 677 sayılı kanundur. Dolayısıyla bugün tarikatlar ve cemaatler anayasaya aykırı olarak faaliyetlerini sürdürmektedirler."En Gerçek Tarikat Medeniyet Tarikatı"Atatürk, tekke ve zaviyeleri kapatmadan üç ay kadar önce, Ağustos 1925'te, şapkayı halka tanıtmak için çıktığı yurt gezisinde tarikatları ve cemaatleri neden kapatacağını da halka anlattı.24 Ağustos 1925'te Kastamonu Belediye Binasında yaptığı konuşmada şunları söyledi. "Biz her bakımdan medeni insan olmalıyız. Çok acılar gördük. Bunun nedeni dünyanın vaziyetini anlamadığımız içindir. Fikrimiz, zihniyetimiz medeni olacaktır. Şekillerimiz, kıyafetimiz tepeden tırnağa medeni olacaktır. Şunun bunun sözüne önem vermeyeceğiz. Medeni olacağız. Bununla iftihar edeceğiz. Bütün Türk İslam âlemine bakınız. Zihniyetlerini, fikirlerini medeniyetin emrettiği kapsam ve yüksekliğe uyduramadıklarından ne büyük felaketler ve ıstıraplar içindedirler. Bizim de şimdiye kadar geri kalmamız ve nihayet son felaket çamuruna batışımız bundandı. Beş altı sene içinde kendimizi kurtarmışsak bu zihniyetimizdeki değişikliktendi.