Mitolojiden sofralara enginarın hikâyesi

Gerçekte enginar, çiçek açtığı zaman çok hoş, mor renkli bir taca dönüşür. Savunmasız yüreğini korumak için dikenlerle kaplı, kendine adını veren tanrıçanın güzelliğine uyan muhteşem bir çiçek olarak karşımıza çıkar.Enginarın sebze olarak ne zamandan beri kullanıldığı konusunda net bir bilgi bulunmamaktadır. Bitkiler üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan Theophrastus (MÖ 371-287), enginarın İtalya ve Sicilya'da yetiştirildiğinden bahseder. Anlaşılan MÖ IV. yüzyılda enginar kültür bitkisi olarak geliştirilmiş olup, ekimi yapılan bir sebze türüdür.Mitolojide enginarMitolojide de kendine yer bulan enginarın bir öyküsü vardır; Tanrı Zeus, kardeşi Poseidon'u ziyaret etmek için ArdıççıkKinaros Adası'na geldiğinde, Cynara adında güzeller güzeli bir genç kız görür. Göz göze geldiklerinde onun güçlü, kendinden emin olduğunu ve tanrının varlığından etkilenmediğini fark eder. Cynara'nın bu niteliklerini gören Zeus anında ona âşık olur. Olympos Dağı'ndaki evine yakın olması için onu bir tanrıça yapmaya karar verir. Bir süre sonra Cynara evini ve ailesini çok özler. Ölümlüleri ziyaret için zaman zaman bir dönem yaşadığı adaya gider. Bir tanrıçaya yakışmayan bu davranışlarına öfkelen Zeus, onu dışı dikenli ama içi yumuşak ve çarpıcı bir bitki olan enginara dönüştürüp, dünyaya fırlatır. Gerçekte enginar, çiçek açtığı zaman çok hoş, mor renkli bir taca dönüşür. Savunmasız yüreğini korumak için dikenlerle kaplı, kendine adını veren tanrıçanın güzelliğine uyan muhteşem bir çiçek olarak karşımıza çıkar. Bu nedenle Roma kültüründe enginar, aristokratik bir sebze ve Zeus'un hikâyesi dolayısıyla da afrodizyak olarak kabul edilmiştir.Papatyagiller familyasına mensup olan enginarın bilimsel adı "Cynara scolymus" tur. Kökü uzun yıllar yaşamını sürdürür. Kalın, dik ve çok dallı gövdesi, bir metre kadar yükseklikte olan otsu bir bitkidir. Güney Avrupa ve Akdeniz çevresinde yetişir. Dikimleri genellikle Akdeniz ve Ege Bölgesi'nde ekim-kasım aylarında, Marmara Bölgesi'nde ise mart-nisan aylarında yapılır.var taboolaDivId "";var taboolaPlacement "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-" 6778810;taboolaPlacement"Mid Article Thumbnails_mobile1_milliyet";}else {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_desktop1_milliyet-" 6778810;taboolaPlacement "Mid Article Thumbnails_desktop1_milliyet";}window._taboola window._taboola || ;_taboola.push({ mode: 'thumbnails-mid-a', container: taboolaDivId, placement: taboolaPlacement, target_type: 'mix' });_taboola.push({ article: 'auto', url: 'https:www.milliyet.com.tryazarlarsinan-genimmitolojiden-sofralara-enginarin-hikayesi-6778810' });Nadide bir goncadır enginarArtun Ünsal "Nadide Bir Goncadır Enginar" isimli kitabında, enginarın kışı sert geçmeyen, ılıman iklimli bölgelerde yetiştiğini söyler ve tarama sözlüğünde, "Sahralarda biter, deve yer, ekser yerlerde ana kenger derler" diye tarif edildiğini belirtir. Günümüzde de dikenli ve sütlü genç sürgünlerinin kök ve dallarının soyulup yenildiğini bildiğimiz bir tür yabani enginar olan bu bitkiye, bazı yörelerde, "Kenger, kengel, kengi otu, peygamber dikeni, kolgan veya eşek marulu" denildiğini de anlatır. Sapı ve körpe yaprak dalları soyulup çiğ olarak yenildiği gibi, Sivas yöresinde haşlanıp yumurtalı kavurmasının yanı sıra etli yemeğinin de yapıldığını belirtir. Kenger kökünün yarılıp içindeki sütün taşa akıtılması ve birkaç saat bekletilmesinin ardından sıcak suda haşlanmasıyla elde edilen "Kenger sakızı" sindirime yararlı olmasının yanı sıra bazı ülkelerde, özellikle de İtalya'da peynir mayası olarak da kullanılmaktadır.Kenger-i frengiEnginarın bir adının da "Kenger-i frengi" olması, bu kültür bitkisinin bize Batı'dan geldiğinin bir göstergesidir. İtalya ve İspanya'da yaygın olarak bir kültür bitkisi olarak yetiştirilen enginarın Avrupa'ya yayılmasının İtalyan asıllı Maria Medici'nin, Orleans Dükü II. Henri ile evlenip, daha sonra Fransa'da kraliçe (1547-1559) olmasının sonucu olduğu anlaşılmaktadır. Kraliçe özlem duyduğu bu sebzenin Fransa'da yetiştirilmesi için önayak olup, aristokrat kesimlerde çok miktarda tüketilmesine vesile olur.Ortaköy'de enginar bahçeleriOsmanlı toplumunda, kenger otunun halk arasında yaygın olarak tüketilmesine karşın, enginarın yaygınlaşması oldukça geç tarihlerde gerçekleşir. Eremya Çelebi (1637-1695), Ortaköy'den bahsederken, "Burada bulunan güzel bahçelerde Frenklerden alınan enginar yetiştirilir" açıklamasını yapar. Eremya Çelebi'nin kitabını notlarla zenginleştiren Hrand Andreasyan, enginarın ilk defa Museviler tarafından 1640 yılında Avrupa'dan getirilip gayrimüslimlerin oturduğu bazı semtlerdeki bahçelerde yetiştirildiğini söylemektedir. Anlaşılan enginar XVII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren sofralarımızda kendine yer bulmaya başlamıştır. Mehmet Kâmil tarafından yazılan ve 1844 yılında basılan "Melceü't-Tabbâhîn Aşçıların Sığınağı" isimli yemek kitabında enginardan "Sebzevât" olarak bahsedilmekte ve "Eğer çiğliğinde