İran'ın kültür birikimi

İran gerçekten gezilmesi, gezmeden önce bilgi sahibi olunması gereken bir ülke. Edebiyatçıları, şairleri, mimarları, hükümdarları ve elbette bütün bu kişilerin ortaya çıkmasını sağlayan yöneticileri ve kültür birikimiyle günümüz yaşamına ilham veriyor.2005 yılı Mayıs ayı içinde sevgili dostum mimar Engin Yenal ile yirmi gün süren bir İran seyahati yapmıştık. Tebriz'den başlayarak, otomobille Zincan, Sultaniye ve Kazvin'i gezerek beş günde Tahran'a geldik, doğrusu Tahran bizi fazla cezbetmedi, oldukça yeni bir şehirdi ve fazlaca kalabalıktı. Ertesi gün Meşhed'e uçtuk, üç gün kalmayı düşündüğümüz bu şehir de bizi hayal kırıklığına uğrattı. Bir gece kaldık ve tekrar Tahran'a döndük. Geceyi havaalanında sohbet ederek geçirdik ve sabahın erken saatlerinde İsfahan'a uçtuk. Gençlik yıllarımdan beri görmeyi çok istediğim bu şehri altmış yaşımda görmek nasip oldu. Chehl Sütun, Farsça "Kırk Sütun" anlamına geliyor.İsfahanHz. Ömer döneminde Müslüman coğrafyaya katılan İsfahan; Selçuklular'ın, Timurlular'ın, Safeviler'in en gözde şehridir. Bir dönem adından "yüz kapılı şehir" olarak söz edilir. Ancak ona esas yakışan ve yüz yıllardır tekrarlanan sözcük; "İsfahan, nıfs-ı Cihan" yani "İsfahan, cihanın yarısı" tabiridir. Sabahın erken saatlerinde daha İsfahan uykudayken şehrin merkezindeki Abbasi Otel'e giriş yaptık. 1694-1722 tarihleri arasında Safevi Hükümdarı olarak hüküm süren Şah Hüseyin döneminde bir kervansaray olarak inşa edilen bu otel, İran'ın 1971 yılında büyük bir görkemle kutladığı Persepolis'in 2500'üncü kuruluş yılı şenlikleri dolayısıyla onarılmış ve modern bir otel olarak hizmet vermeye başlayan gerçek bir hayal dünyasıydı. İsfahan tüm görkemi ile bizi esir aldı, dört gün boyunca İsfahan'ı adım adım keşfettik. Akşamları otelin geniş avlusunda verilen müzik ziyafetlerini unutmak mümkün değil. Şah Abbas döneminde 1612 yılında tamamlanan Nakş-ı Cihan veya Şah Meydanı adıyla bilinen büyük meydanda dolaştık. Âli Kapı'nın üst katından çevreyi bir hayal seyreder gibi seyrettik. Dört bir yanı mono blok bir çarşıyla çevrelenen bu büyük alandan girilen Şeyh Lütfullah Camii ile dört eyvanlı camilerin en güzel örneklerinden biri olan Mescid'i Şah'ı inceledik. Sanki yüz yıllar öncesinde yaşıyor gibiydik.var taboolaDivId "";var taboolaPlacement "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-" 6758430;taboolaPlacement"Mid Article Thumbnails_mobile1_milliyet";}else {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_desktop1_milliyet-" 6758430;taboolaPlacement "Mid Article Thumbnails_desktop1_milliyet";}window._taboola window._taboola || ;_taboola.push({ mode: 'thumbnails-mid-a', container: taboolaDivId, placement: taboolaPlacement, target_type: 'mix' });_taboola.push({ article: 'auto', url: 'https:www.milliyet.com.tryazarlarsinan-genimiranin-kultur-birikimi-6758430' });İsfahan'daki Hasht Behesht "Sekiz Gök" Kasrı.Chehl Sütun ve Hasht Beheshtİsfahan'ın ortasında yer alan büyük parkın içindeki iki yapı Chehl Sütun ile Hasht Behesht Sarayları görülmesi gereken yapılar. Chehl Sütun, Farsça "Kırk Sütun" anlamına gelmekte, Şah II. Abbas (1642-1666) döneminde inşa edilen bu iki katlı yapı, yazlık bir kasır olarak kullanılmak üzere yapılmış. Aynı parkın içinde biraz uzakta ise Hasht Behesht "Sekiz Gök" Kasrı yer almakta. Şah Abbas'ın oğlu Şah Süleyman (1666-1694) döneminde inşa edilen bu kasır da iki katlı olup, özellikle içinde yer alan büyük ebatlı resimler ile meşhurdur. Zaman zaman üzerinde sıklıkla durduğum bir konu olan İslam'da resim yasağı konusunu daha detaylı şekilde araştırmak gerekiyor, niçin bazı ülkelerde ve mezheplerde yasak kabul ediliyor da bazı dönemlerde üstelik saraya ait yapılarda büyük ebatlı, üstelik bir eğlence sofrasını yansıtan resimler bulunuyor Resim kime yasak Niçin yasak Gerçekten anlamak zor. Bu yasağın dört halife dönemi sonrası başka inançlara mensup toplulukların Müslümanlığı kabul etmesinden sonra yaygınlaştığı ve geniş bir kabul gördüğü anlaşılıyor.ŞirazDört günlük İsfahan gezisi sonrası Şiraz'a geçtik. İsfahan'a nazaran daha farklı bir yerleşme olan Şiraz'ı da çok merak ederdim. Bir dönem Dar-ül İlm İlim Kapısı olarak nitelenen bu şehirde, dünyanın hemen her şehrinden birçok hükümdar veya ermiş için bir veya birkaç türbe bulunmasının yanı sıra, iki şair türbesi vardır. Her ikisi de doğdukları şehir olan Şiraz adı ile anılan bu ulu insanlardan Sadi-i Şirazi 121318-1292 tarihleri arasında, Hafız-ı Şirazi ise ondan yaklaşık yüz yıl sonra 131722-1390 arasında yaşar.Gerek Sadi gerekse Hafız yazdıkları divanlar ve kitaplar ile yüzyılların ötesinden günümüze ulaşan öğütler ve mesajlar vermekteler. Sanırım verdikleri bu öğütlere günümüzde eskisine nazaran daha çok ihtiyacımız var. Sanki yüz yıllardır değişen bir şeyler yokmuş gibi, yazdıklarında yaşadığımız bugünlerin değerlendirmesini görmekteyiz.Her ne kadar Şiraz, İsfahan kadar meşhur olmasa da çevresinde yer alan antik döneme ait yerleşmelerden dolayı çok ilgi çekiciydi. Şiraz'a gelen bir insanın, Persepolis ve Pasargad'ı gezmeden Taht-ı Cemşid ve Nakş-ı Rüstem'i seyretmeden Şiraz'ı gezdim, demesinin mümkün olmadığını düşünmekteyim.Şiraz ve İsfahan bulundukları