"Türkiye Yüzyılı' deyince...

"Türkiye Yüzyılı' deyince, bizim aklımıza aziz milletimizin varoluş hikayesi geliyor.Özellikle 15 Temmuz 2016'daki hain darbe ve işgal girişimine karşı sergilenen püskürtme hareketiyle temellenecek bir özgüven inşası geliyor zihnimize. Gelecek zaman hakkında tahayyül, tefekkür ve tezekkür ederken, milletin devletiyle bütünleşmesi söz konusudur bu temel inşasında. Türkiye yüzyılı derken; vesayet odaklarına karşı haklı mücadelesini alnının akıyla vermiş, refah toplumu için gereken hizmet ve altyapı çalışmalarını tamamlamış, devletine güvenen ve vatandaş olarak da sorumluluk bilincinde olan hepimizin, geleceğe bakarken umutla parlayan gözleri geliyor aklımıza... Etkin dış politikasıyla çatışma çözümlerinde öncü, milli savunma sanayinden, milli otomotiv ve milli uzay çalışmalarına, kamu sağlığına verdiği önemden sosyal güvenlik sistemindeki başarısına kadar milli bir gurur tablosunu sırtlanmış olan Türkiyemizin, dünya siyaset paradigmasına; insan onurunu, hakkaniyeti, adaleti, barışı, müzakereyi, karşılıklı rızayı, diyaloğu, anlayışı, dayanışma ve paylaşımı taşıyabilmesi demektir.. Ülkemizin gerek tarihi birikimi, demokrasi kültürüne has tecrübe ve imkanları düşünülecek olursa, aziz milletimizin hedefleri ve gelecek vizyonuna has amaçları elbette büyük olmalıdır. Edilgen bir dış politika ve kültürel kimliksizlik dayatması, tarihi birikime has reddi miras tavrı, bizlere çok zaman kaybettirmiştir. Her alanda yeniden güçlü ve büyük Türkiye idealini hamaset olmaktan çıkartacak, ihtisaslaşmaya ve çalışkanlığa, utku sahibi olmaya ihtiyacımız olduğu açık...Resesyon ve tükenmişlikle boğuşan küresel ekonomik atmosferde, vatandaşının yanında durarak ve onu destekleyerek, sağladığı sinerjik toplumsal bütünleşme hareketiyle, üretimiyle, artan ihracatıyla ve tüm bu zorlu koşullara rağmen artan büyüme hızıyla güçlü bir Türkiye var gündemimizde... Güçlü ve büyük Türkiye'nin temellerinin ve alt yapı hizmetlerinin tamamlandığı 20 yıllık son süreçte, hiçbir şey geriye gitmemiş, planlandığı şekilde her daim ileriye doğru emin adımlarla yürüyen ülkemizin, en büyük hazinesi kuşkusuz gençlerimizdir. Üniversitelerimizle, havaalanlarımızla, deniz altından yapılandırdığımız ulaşım mimarisiyle, hızlı trenlerimizle, milli savunma sanayimizin yüz akı olan, İHA'larımız SİHA'larımız ile "Mavi Vatan' idealimizin taşıyıcısı olan, denizdeki amfibi gemilerimize kadar, 20 yıl evvel asla akla hayale gelmeyecek büyük işler başarılmıştır. Tüm bunları yaparken, kuşkusuz hayal kurabilme yeteneğimizin üzerine çöken, vesayet odağı kuran mihrakların saf dışı kalması bir başlangıçtır. Türkiye, demokrasi geleneğinden de aldığı ilhamla, "vesayetler ile mücadele etmeyi' başarmış ve bu konuyu toplumsallaştırabilmiştir. İçerideki