Berat Albayrak'ın milli enerji ve maden politikası, meyvelerini veriyor...

Cumhurbaşkanımız, son Kabine Toplantısı'nın ardından; Fatih Sondaj Gemimizin son doğalgaz keşfi hakkında konuştu: "Fatih Sondaj Gemimiz, Çaycuma-1 sondajında denizin 3 bin 23 metre altında 58 milyar metreküplük doğal gaz rezervini keşfetti. Verilerin analizi neticesinde daha önce ilan ettiğimiz 540 milyar metreküplük rezervimiz, 652 milyar metreküp olarak revize edildi. Karadeniz'deki gaz rezervimiz, toplam 710 milyar metreküpe ulaştı. Karadeniz'de keşfettiğimiz doğal gazın uluslararası piyasalardaki karşılığı 1 trilyon doları bulmaktadır. Yeni keşfimiz bölgeye komşu diğer jeolojik sahalardaki benzer keşiflerimize kapı aralayacak. En kısa zamanda yeni sondajlara başlayacağız. Hazar'ın, Akdeniz'in, Orta Doğu'nun enerjide merkez noktasının Türkiye olmasını sağlamakta kararlıyız." dedi... Hepimiz bu güzel müjdeyle sevindik. Çünkü enerji, sadece uzmanların konuştuğu bir konu değil artık, enerji piyasaları, ulusal güvenlikten, ulusal ekonomiye, bölgesel rekabetten, küresel ısınmaya kadar hepimizin ilgi alanında. Özellikle pandemi sürecinde, küresel ısınma konusunda ciddi bir bilinçlenme oluşmuştu, enerjideki yeşil dönüşüme rağbet artmıştı. Lakin Ukrayna-Rusya savaşı ile birlikte Avrupa'nın yaşadığı gaz sıkıntısı, ülkeleri gelenekselyerli enerji yöntemlerine geri döndürmekte... Sözgelimi Almanya kapattığı kömür işletmelerinin bir kısmını yeniden çalışır hale getireceğini duyurmuştu."Elle gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz' der büyüklerimiz. Enerjide dışa bağımlılık, tam bağımsız Türkiye idealine vurulmuş pranga anlamındaydı. "Türkiye'de petrol vardı da biz mi içtik' diyen devlet başkanlarından, "Aramakla bulunmaz ama bulanlar hep arayanlardır' diyen genç bir Enerji Bakanına kadar geçen süreçte, Türkiye büyük zaman kaybı yaşamıştı...6 Nisan 2017'de, o dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, "milli enerji ve maden politikamız'ı açıklamıştı. Türkiye'nin uzun vadeli enerji hedefleri; arz güvenliği, yerlileştirme ve öngörülebilir piyasalar olmak üzere üç başlık altında şekillendirilmişti. Albayrak tarafından açıklanan "Milli Enerji ve Maden Politikası'; enerjide etkin güç olma hedefinin yanı sıra, Türkiye'nin güçlü bir ekonomiye sahip olmasını ve ulusal güvenliğinin artırılmasını da amaçlıyordu. Cumhurbaşkanımızın son demecinden sonra 5 yıllık sürece baktığımızda, devrim mahiyetinde sonuçlar görüyoruz.Berat Albayrak; 2017'de milli ve bağımsız enerji kaynaklarının bir itici güç olarak Türkiye'yi bir üst lige çıkartacağından söz ederken, bazı çevreler ısrarla bunun ham bir hayal olduğunu vurguluyordu. Oysa enerji tüketiminde, toplam ithalatın 25'ine tekabül eden, cari açığı 50 milyar dolara çıkartan bir yükten kurtulabilmenin yolları aranıyordu. Bu sadece ekonomik yük değildi, aynı zamanda dış politika ve iç güvenlikle ilgili sorunlarla cebelleşmemiz sonucunu da getiriyordu. "Mavi Vatan'; üç tarafı denizlerle çevrili Türkiyemizin, tıpkı öz yurdumuzda olduğu gibi, denizlerimizde de egemenliğimizin hayatiyet kazanması anlamındaydı. Berat Albayrak'ın kurduğu personeli, çalışma kriterleri ve yol haritalarıyla milli olan sondaj gemisi filomuz, Oruç Reis'i, Barbaros Hayrettin Paşa'sı, Fatih'i, Kanuni'si, Yavuz'u ile, yerli kaşiflerimiz olarak iş başındaydı... Böylece Türkiye'nin egemenlik haklarıyla, enerji menfaatleri aynı kalemde birleşiyordu... Nitekim, Cumhurbaşkanımız Erdoğan: "Ülkelerin koydukları vizyonların hayata geçebilmesi ancak, enerji ile mümkündür" derken, enerji meselesini milli bir misyon olarak ilan etmişti... Bu arada Berat Albayrak ve milli enerji politikasına karşı, küresel lobilerle işbirliği içinde en yoğun muhalefeti sergileyen güya çevreci gruplar son