Sevmezlerse beğenmeyecekler beğenseler de sevmezler

Yeni Şafak Serdar Tuncer - Sevmezlerse beğenmeyecekler beğenseler de sevmezlerDünyada muvaffakiyet, ahirette saadet derdinde olan bir insan, herkesin beğendiği ve sevdiği biri olmaktan alemlerin Rabbi olan Allah'a sığınmalıdır. Çünkü herkesin beğendiği insan ne yaparsa yapsın muvaffak olamaz, herkesin sevdiği insan kim olursa olsun ahiretini mamur edemez.Peygamber-i Ekber'in sevmeyeni, Dostoyevski'nin beğenmeyeni, Bethooven'ın eleştireni, Yavuz Sultan Selim Han'ın itiraz edeni; hepsinden öte Allah'ın c.c. inanmayanı olan bu dünyada herkesçe beğenilmek ve sevilmek imkansızdır. Din, kültür, sanat, siyaset, ticaret hangi sahada olursa olsun bir insanın herkes tarafından sevilip, yaptıklarının herkesçe beğenilmesi asla mümkün değildir!Bazı insanlar ya akılsızlıklarından, ya kavgayı göze alamadıklarından, ya da ihtirasları gözlerini kör ettiğinden bu imkansızı başarabileceklerini zannederler. Bu zan sebebiyle tavizler verirler. Duruşları örselenir, haysiyetleri rencide olur, şahsiyetlerinden eser kalmaz. Halbuki tarih boyunca hem en başarılı olanlar hem de en çok sevilenler doğru bildikleri yolda tavizsiz ve bedel ödemeyi göze alarak yürüyebilenlerdir.O beni sevsin diye bir doğruyu söylemekten vazgeçersen, öbürü ya beni sevmezse diye bir eğriyi yapar hale gelirsen, beriki beni eleştirmesin diye inandığından farklı hareket edersen, diğeri beni alkışlasın diye onun hoşuna gidecek işler peşine düşersen; ortada ne senden eser kalır, ne de ortaya çıkan eser senin olur!Çuvalladığımız yer işte burasıdır.Komplekslerimiz, yediğimiz dayaklar, sevdiğimiz koltuklar, arzuladığımız hayatlar, 'aman idare ediverelim'ler, 'şimdi kim kavga edecek'ler, nefsani endişeler, daha bilmem neler; ekseriyetle bizi, işi bildiğimiz gibi, inandığımız gibi, olması gerektiği gibi yapmaktan alıkoyar. Her bir hesap, her bir endişe, her bir arzu anlamsız bir yerlere sevk eder, savruluruz.Doğrunun, iyinin ve güzelin sayısız tarifi var. Her bir tarif esaslı bir çerçeve çizse bile, iş nüansa geldi mi mevzu incelir, başkalaşır. Zamana, mekana, kişiye, meşgaleye, bağlama bakarak bu nüanslar; tarifi, işe yahut kişiye özel hale getirir. Gönül verilen, eyvallah edilen esasa bağlı kalmak ve muhalif olmamak şartıyla nüanstaki farklılıklar tolere edilebilir, dahası çoğu zaman buna mecbur kalınır, beis yoktur. O esaslar bütününe sâbite diyebiliriz sanırım. İnsanın sâbitelerinin bilgisine sahip olması ilkeli bir duruş ortaya koyması için yetmez; irade, ahlak, kalp ve şahsiyet de gerekir.Bunlardan birisi eksik oldu mu savrulmanın varacağı yerin haddi hesabı yoktur. İnandığımız Allah, gönül verdiğimiz peygamber, kendisinden doğduğumuz tasavvur 'bu hususta ne der' sorusunun yerini başka sorular ve endişeler