Okumak yazmaktan daha zor geliyor

Yeni Şafak Serdar Tuncer - Okumak yazmaktan daha zor geliyorBir kitap fuarının dinlenme salonunda yazdığı iki kitabı fakire hediye eden genç bir yazar dostumuzla aramızda şu minval bir konuşma geçti:-Kitap okuyor musunuz dostum-Okuyorum hocam-Kimleri okuyorsunuz peki-Necip Fazıl, Mevlana-Necip Fazıl'ın hangi kitaplarını okudunuz-Çile ve O ve Ben Zaten biliyorsunuz Üstad'ın bütün kitapları Çile'de vardır.-Bütün şiirleri deseniz tamam ama bütün kitapları derken neyi kast ettiğinizi anlayamadım! Üstelik yüz küsur kitabı var Üstad'ın. Ben sadece bu ikisini okusam Necip Fazıl okudum diyemezdim.-Yani Çile'de hepsi yok mu hocam-Yok elbette. Bütün kitaplarında ızdırabını çektiği nazlı fikir, tefekkürüne yön veren asil çizgi, anlatma derdine düştüğü hakikat şiir formunda Çile'de mündemiçtir deseniz tamam ama bütün kitapları Çile'de vardır gibi bir hüküm cümlesi kurmak çok abartılı ve tembelliğimizi gizlemeye süslü bir kılıf gibi değil mi sizce de Öyle okuyanları var ki Üstad'ın, külliyatı birkaç kez devirmekle yetinmeyip Necip Fazıl'ın kitaplarında işaret ettiği yazarların kitaplarını da bir bir mütalaa etmişler de hâlâ Necip Fazıl okudum diyemiyorlar-Aynen-Peki Mevlana'nın hangi kitaplarını okudunuz-Sinan Yağmur'un yazdıklarını-Öyle mi Sinan yağmur kitaplarında Mevlana'dan anladıklarını anlatır, onlar Mevlana'ya dair Sinan beyin yazdıklarıdır malum; ama siz Mevlana okudum diyorsunuz. Mesela Mesnevî, Fîhi mâ fîh, Divan-ı Kebir, Mektûbat; bu kitaplara şöyle bir göz attınız mı-Okumadım.-Mevlana okudum diyebilmek için hiç olmazsa Mesnevî-i Şerîf'i birkaç ayrı şârihin kaleminden okumak gerekir, hatta o da yetmez; bir Mesnevihanın önünde diz kırıp talim etmek icap eder, yanılıyor muyum--Peki başka okuyup beğendiğiniz kimler var-Ha deyince aklıma gelmiyor hocam.Bu konuşmanın benzerlerini pek çok farklı mekanda yazar ve şair olduğunu ifade eden dostlarla yapmak zorunda kalan birisi olarak yaşadığım hayal kırıklığını kelimelerle tarif etmeme imkan yok. Bazen mahzun bir tebessüm, bazen sitemle karışık bir nasihat ve bazen de 'ormanları seviyorsan yazma kardeşim' cümlesiyle içim acıyarak mukabele ettim bu dostlara. 35 senedir okuyan, okuduğu kendisine hâlâ yetmeyen, okumaktan laf açıldığında iyi bir okur olamadığını mahcubiyetle ifade etmek durumunda kalan, takribi yirmi beş senedir bu işlerin içinde yer alan, yayınlanmış altı kitabı olan ve hâlâ kendisinden bahisle yazar denilecek olsa yüzü mahcubiyetle kızaran bir adam olarak, yirmili yaşlarına yeni basmış insanların hayran olunası ve fakat içi boş bir özgüvenle ellerinde tuttukları karalamaları kitap; kendilerini yazar olarak takdim etmelerine bendeniz alışamayacağım sanırım.Derdim bu taze heyecanları rencide etmek yahut aşağılamak değil, hâşâ! Yazacaklar elbette, içlerinden belki de çok büyük yazarlar çıkacak. Bu işlerin insanın yaşıyla alakalı olduğunu düşünmenin yirmili yaşlarında hayatlarının en parlak eserlerini vermiş pek çok yazarın aziz hatırasına saygısızlık olacağının da farkındayım. Ama kudemânın ömür verdiği ilimden aldığı