Benden söylemesi

Kendisinden şüphe edip herkesten emin olan insan cahil midir bilmem ama herkesten şüphe edip kendinden emin olan insan kesinlikle ahmaktır! Mevzunun bilgi olduğu yerde de bu böyledir iman olduğu yerde de! Akıllı insan doğruluğundan emin olduğu hususlarda bile bir 'acaba' payı bırakır ama ahmak yanlışından bile ölesiye emindir. Hakiki mümin hiçbir zaman âkıbetinden emin olmaz, nazarını kendisine çevirir, kendi hata kusuruyla meşgul olur ve bu suretle her geçen gün daha iyiye daha güzele biraz daha yakınlaşır ama ahmak kendisini bırakıp el âlemle meşgul olur, herkesin hata kusurunun ardına düşer, onları yaftalamaktan kendisiyle meşgul olmaya vakit bulamaz, her geçen gün daha berbata doğru gider de bunun farkına bile varmaz. İlginçtir ahmaklık; bilgiyle geçmez, diplomayla örtülmez, parayla kurtulunmaz, makam mevki ardına saklanmaz, sarık ve cübbeyle gizlenmez, tabîb-i hâzık elinden şifası yoktur. Deliler sevimlidir, avanaklar birisinin gölgesine sığınır zarardan kurtulur, budalaların kendisinden başkasına pek zararı yoktur, cahiller biraz çabayla eğitilebilir ama ahmaklar için yapılabilecek hiçbir şey yoktur! Deli, aklı olmadığını idrak edecek kadar akıldan yoksun olduğu için, vur patlasın çal oynasın yaşar bu hayatı. Avanak halinin farkında olduğu için tedbirlidir; başkasına zarar verecek kadar cinliği de yoktur, zarar görmeyecek kadar aklı da. Budala saftır, saflığının bedelini kendisi öder ekseriyetle. Cahil, bilmediğinin farkındaysa öğrenme yolunu tutar, değilse bilmediğini de bilmez oturur oturduğu yerde. Ama ahmaklar zarardır; kendisine, bulunduğu çevreye, temsil etme iddiasında olduğu değere, duvara astığı diplomaya, meşgul olduğu sahaya, giydiği kıyafete, gidip geldiği mekâna, konuştuğu kürsüye, yumurtladığı hikmete; hülâsâ temas ettiği her bir şeye zarardır! Delinin deliliğini, avanağın avanaklığını, budalanın budalalığını, cahilin cehaletini kendisi bilmese de halk bilir, ona göre muamele yapar. Bu sebepten hiçbir deli üniversitede profesör olamaz, hiçbir avanak vaaz kürsüsünde arz-ı endam edemez, hiçbir budala konferans veremez, konu futbol ya da siyaset değilse hiçbir cahil, bir bilen olarak ekrana çıkamaz. Ama ahmağın ahmaklığını kalabalıklar fark etmediği, kendisi de zaten halinin farkında olmadığı için; o ahmaklık ancak irfan sahiplerince sezilip, basiret ehlince görülüp, kalp ehli tarafından tarif edilemese de tefrik edebildiği için durum değişir. Bu gibi meseleler söz konusu olduğunda âriflere, ehl-i basirete ve kalp sahiplerine danışmak gibi bir mecburiyet olmadığından dolayı ahmaklar bazen bir vaaz kürsüsünde, bazen profesörlük koltuğunda, bazen mikrofon başında, bazen ekranda, bazen bir kitabın satırlarında karşımıza çıkar. Sadece buralarda mı Hayır! Bazen bir ölünün arkasından sabah atıp akşama kulağı çekildiği için silmek zorunda kaldığı bir tweetle mevcudiyetini izhar eder ahmaklık, bazen bir telefon konuşması yahut bir whatsapp mesajının gölgesinden terennüm eder o berbat şarkısını, bazen bir youtube vaazının orta yerinde tükürükle karışık lafazanlık suretinde fırlar meydan yerine, say sayabildiğin kadar! Yollarında yürümeyeni yol vuruculukla itham ederler,