Allah adamı olmak

Allah'ın adamları vardır, bazı işlerini onlar eliyle görür. O adamlar sabah uyandıklarında diğer insanlar gibi bugün ne yapsam diye düşünmezler; onların soruları tektir güne başlarken: Allah bugün benimle ne yapacak "Attığın zaman sen atmadın" kelam-ı ilahisinden ok ve yayın ötesinde bir behreleri vardır onların. Yaptıkları doğru, iyi ve güzel amelleri sahiplenmezler 'ben yaptım' demezler, diyemezler. Gönülleri 'Lâ fâile İllallah' sırrına âgâh olmuştur. Bilirler ki işleri gören ancak Allah'tır. Bu sebepten yaptıkları iyilik ve hayırlar onları mahcup eder. Nefs-i levvâme ile mülhime arasında gidip gelen günahkarların yanılıp yakılıp işledikleri günahtan sonraki gözü yaşlı mahcubiyetlerinin aynısı yaptıkları iyi işlerden sonra Allah adamlarının kalplerine oradan da yüzlerine yansır. Bir iyilik yaptıklarında o iyiliği Allah dilemeseydi yapamayacaklarını bildikleri için sahiplenemezler, o iyiliği yapmaya Allah bir başkasını değil de kendilerini memur ettiği için 'layık değilim' düşüncesiyle aman ya Rabbi diyerek mahcup olurlar, muhtaç oluşları sebebiyle kendilerine böyle bir ikramda bulunulduğunun farkına vararak boyun büker, hamd ederler. Mahzun estağfirullahlarla mahcup elhamdülillahlar arasında gidip gelen bir sarkaca döner kalpleri. Mottoları Abdulhakîm Arvâsî'den (k.s.) mülhemdir: Velî mevzuunu bulamaz ki ben desin!Herkes kâmilen Allah adamı olamaz belki ama bir parça Allah adamı olmak da inanan herkesin üzerine olmazsa olmaz bir vazifedir. Azdan çoğa yol gider zira, tamamı elde edilemiyor diye bir güzelliğin cüz'ü terk edilmez. Bu arada Allah adamı deyince hanımlar, hem 'ha! bizlik bir durum yok demek ki' deyip kenara çekilmesin hem de gereksiz alınganlık göstermesinler. İş insanı, bilim insanı demeye alıştırıldık ama kimse kusura bakmasın bu mevzu anlatılırken Allah insanı denilmez ki! Her sözün bir yakışanı var. Râbiatü'l Adeviyye anamız Allah'ın has adamlarından birisiydi diyeyim de erkekler olamayışlarından mahcup olsunlar, hanımlar olabileceklerinden ümitvar.Nasıl Allah adamı olunur pekiYetimlerin en güzelinin Rabbi, kendisi olmasaydı güzelliğin yetim kalacağı habibine diyor ki: "Seni yetim bulup da barındırmadık mı" Sathî bir bakış, rasyonel bir kafa, vecdsiz bir idrak bu ayeti şöyle anlamakta mazur olurdu: Peygamberimiz doğmadan evvel babasını, sabi yaşta annesini kaybedince, Mevla onu büluğ çağına erene kadar mukaddes bir mahfaza içinde göklere yükseltti. Öyle ya 'ben barındırdım' diyor, O ancak böyle barındırır, barındırmak da anca böyle olur. Fakat yaşananın bu olmadığını biliyoruz. Dedeleri Abdulmuttalip kol kanat gerdi efendimize, süt anneleri Halime hatun canından can kattı, amcaları Ebu Talip himaye etti. Ama Allah 'ben barındırdım' kol kanat gerdim, can kattım, himaye ettim diyor. O zaman bu ifadeden anlaşılması gereken bir başka murad var. Rabbimiz dedenin, süt annenin, amcanın yaptığı iyi işleri sahipleniyor ve diyor ki: Onlar eliyle ben yaptım. Attıkları zaman onlar atmadı yani ben attım. Ben seni barındırma ve himaye işini onların eliyle yaptım deyince de, o işi yapan kimseler dede, süt anne ve amca olmanın yanı sıra bir