Takdiri bir puanla kaçırmanın lüzumsuz hüznü

Okullar tatil oldu. Karneler dağıtıldı. Bizim de zihnimize tekrar bazı sorular hücum etmeye başladı. Acaba bu karne kimin Çocuğun mu, öğretmenin mi, okulun mu, sistemin mi, annenin mi, babanın mı, devletin mi, toplumun mu Bu karne kimin Bir balığın, ağaca tırmanma dersinden sınıfta kalması veya bir kedinin denizde yüzme eğitiminde başarısız olması ne kadar tabii ise; bir insanın her konuda başarılı olmasını beklemek de o kadar gayri tabiidir. Şu halde neden çocuklarımızdan her alanda yüzde yüz başarı bekliyoruz Ebeveynler olarak biz öyle miyiz Artık bize karne veren yok diye allame-i cihan mı olduk Bir şeyleri puanlamaya çok alıştık. Aldığımız kıyafete, kıyafetin satıcısına, yediğimiz bir yemeğe, oynadığımız oyuna, görüştüğümüz çağrı merkezi personeline, okuduğumuz kitaba, izlediğimiz filme... Her şeyi puanlıyor, not veriyoruz. Jakobence eda ile adeta hüküm veriyor, kendimizi seçkin azınlığın umarsız diktelerini savururken yakalıyoruz puan verdiğimizde. Fakat tercih yaparken geniş kitlelerin görüşünü benimsiyor, çelişiyoruz kendimizle. Peki, hiç sordunuz mu; hayat size aynı jakoben tavırla bir karne verse, notunuz kaç olurdu Eğitim sistemimizle ilgili sorunları dile getirmekle vakit kaybetmek istemiyorum. Çünkü bunu tartışmak için önce 'eğitim' ve 'sistem' olması gerekir. Olmayan şeylerin tartışması da olmaz. Abestir. Zaten mesele üç-beş dersten alınan not da değil. Mesele hayat karnesi. Hayat sizi Bangladeş'te etkili olan muson yağmurlarını bilip bilmemenize göre değerlendirmez, o yağmurda sele kapılan çadır evlerde hayatta kalmaya çalışan insanların yaralarına ilaç olmanızla puanlar. Evet, belki çok romantik geliyor bu söylediğim. Ama hayat bilgilerinizin toplamından müteşekkil değil sadece. Duygu, vicdan, ahlak, muvazene, muadele, muamele... Hepsi bir bütün olunca anlam kazanıyor. Hepimizin bir şekilde bir yerlerde kulağına çalınmıştır; yıllarca çalışıp emek harcayıp okul okuttuğu çocuğunun daha sonra dönüp anne babasının yüzüne bile bakmadığı hikayeler... Bunun sebebini kendimizde aradık mı hiç Doğrularımızı ve önceliklerimizi bu karne tatili vesilesiyle bir kez daha gözden geçirmenin zamanı gelmedi mi Derdimi bir hikaye ile örneklemek isterim. "Ahi Evran zamanında Anadolu'da bir camcı ustasının çırağı, artık zamanının geldiğini düşünerek ustasından icazet ister ancak ustası "daha olmadın" diyerek el vermez. Çırak daha fazla beklemeyip, gider başka bir şehirde kendi dükkânını açar. Elbette dikiş tutturamaz...