Kadınlarımız neden voleybol şampiyonu olamıyor diyerek şehit olan dede (!)

Bütün varoluşunu reyting ve bütçe üzerine inşa etmiş olan gümüz ana akım medyasının sürdürülebilirliğini sağlaması için belli kampanya dönemlerine ihtiyaç duyduğu aşikâr. Sevgililer günü, anneler günü, kadınlar günü veya Ramazan ayı, Kurban bayramı, 19 Mayıs, 23 Nisan, 30 Ağustos vesaire... Tüm bunlar gazetede tam sayfa veya televizyonda prime time reklamları, billboard, afiş gibi outdoor reklamları, radyolarda ses, dijital medyada görsel paylaşımları; hasılı bütçe ve para demek. Hemen hiçbirinin milli veya dini değerlerle bir ilgisi yok.

Yakın zamanda kutladığımız 30 Ağustos Zafer Bayramı'nda yayınlanan bir reklam, bu konuyu yazmam için gayrete getirdi beni. Ekserisi problemli olsa da birinden ciddi ciddi rahatsızlık duydum. Neymiş efendim voleybolda muasır medeniyetlerin (!) üzerinde bir başarımız varmış. Zaten Mustafa Kemal'in ve milli mücadelenin de amacı buymuş. Bu başarıyı da filanca şirketin sponsorluğunda kazanmışız. (!)

Yahu hanginizin dedesi, kızlarımız orasını burasını açarak tüm dünyanın gözünün önünde hoplayıp zıplasın diye cepheye koşup şehit olmuştur Maraş'ı kahraman şehir yapan Sütçü İmam'ın, bir Fransız askeri tarafından zorla başörtüsü açılan Türk kadınını savunmak için ilk kurşunu attığını hiç mi duymadınız Bir de reklamın sonunda şehitlerimizi minnetle anıyoruz diyorsunuz. Bu mu minnetiniz

Neyse ki şehitlerimizin bizlerin minnetine ihtiyacı yok. Öyle bir beklentileri de yok. Onlar karşılığını yalnızca Allah'tan bekleyerek cepheye atıldılar ve hiçbir kulun veremeyeceğini Allah onlara vereceğini vadediyor. Elhak O (c.c.) vadinden dönmeyendir.

Madem öyle biz, 30 Ağustos Zafer Bayramı'ndan ne öğrenebiliriz, bu zafer neyin zaferidir, kimi yendik, neye yenildik bunlara bakmaya çalışalım.

İlk kez 1924'te Afyon'da Başkumandan Zaferi olarak kutlanan 30 Ağustos, 1926'da Zafer Bayramı olarak güncellendi ve tüm Türkiye'de kutlanmaya başladı. Zamanla (özellikle İsmet İnönü döneminde) sözüm ona Yunan ordusuna karşı kazanılan büyük taarruzun zaferle sonuçlanmasına kadar indirgendi. Şimdi artık taarruz maarruz filan da kalmadı; sadece medyanın para kazandığı bir kampanya sezonuna dönüştü, o ayrı.

İndirgendi dedim çünkü o dönem Yunan ordusu diye bir şey yoktu. İngilizlerin ve ABD'nin desteklediği 3-5 Yunan çapulcu vardı. Evet, biz o 3-5 çapulcuyu denize döktük görünürde fakat aslında yendiğimiz; başını İngiltere ve ABD'nin çektiği tüm emperyalizmdi. Yani her yeri sömürüyor olabilirsiniz ama Türkiye'yi sömüremeyeceksiniz demekti yaptığımız. Gerçekten ciddi bir zafer ve gerçek bir kurtuluştu. O yüzden Yunan'a indirgenmesi asılsız ve çok absürt. Fakat bunun da bir sebebi var.