Stres, dönüşü olmayan tahribata yol açabilir

Çeşitli ruhi travmalar veya dış etkenlerden dolayı kişilik yapısı uç noktalara ulaşır ve kişilik bozuklukları oluşur. Aşırı stres bu nedenlerden biridir. Sinir ve stres, sinir sisteminin normal işleyen biyokimyasal mekanizmasını bozar, bazen geri dönüşü olmayan tahribata yol açar Bu hafta size kişilik tiplerinden bahsetmek istiyorum. Hepimizde baskın olan bir kişilik tipi vardır ve bu baskın kişilik hiçbir zaman değişmez. Atalarımız boşuna insan yedisinde neyse yetmişinde o dememişler. Peki siz hangi tip kişiliğe sahipsiniz Kişilik çeşitleri ve bozuklukları nedir Doğumdan sonra dış faktörlerin etkisi ile kişiye has olarak gelişen, kişinin kendine özgü davranış biçimine kişilik denir. Kişiliğin kazanılmasında etkili olan dış faktörler arasında anne-baba, akraba, örf ve adetler vs. sayılabilir. Parmak izlerinin farklı olması gibi herkeste farklı bir kişilik yapısı vardır. Kişilik yapısının, çeşitli ruhi travmalarla, nedenini bilmediğimiz nedenlerle veya dış etkenlerde uç noktalara ulaşması ile kişilik bozuklukları oluşur. Kişilik bozukluklarına neden olan biyokimyasal etkileri göz önüne almak büyük önem taşır ve tedavinin temelini oluşturur. Örneğin heyecanlanan bir kişide adrenalin denen hormon yükselir, yine bazı takıntı hastalarında ve aşırı sinirde vücutta bazı biyokimyasal değerler yüksek bulunur ve ilaç tedavisiyle normal hale getirilir. Depresyona giren, hiçbir şeyden zevk almayan hastalara halk dilinde mutluluk ilaçları diye adlandırılan, seratonin seviyesini yükselten ilaçlar verilerek kişi normal hayatına kavuşturulur. HORMONLAR ETKİLENİYOR Stresin beyindeki tahribatı görülebilir bir durum mudur Sinir ve stres, sinir sisteminin normal işleyen biyokimyasal mekanizmasını bozar. Bazen geri dönüşümsüz tahribata bile yol çabilir. Özellikle ağır ruhi travmaya maruz kalınca yaşanan şok, buna bir örnektir. Olumsuz olayların etkisi ile beyinde salgılanan maddeler, vücuttaki diğer hormonları da aktive eder. Buna bağlı olarak dolaşım hızlanır, kalp ritmi artar; kişi yerinde duramaz. Geçici olarak beyin fonksiyonları zayıfladığı için, kişinin bedenine hükmetme kabiliyeti azalır. Bu yüzden saldırganlık, eşya kırma, bilinçsiz bir şekilde karşı tarafa zarar verme görülebilir. Özellikle günümüzde büyük metropol şehirlerde yaşamak, hiçbir etken olmasa da tek başına stres kaynağıdır. Trafik, hava kirliliği, çalışma şartlarının ağırlığı, zamanla yarışma gibi etkenler beyni ve sinir sistemini olumsuz etkiler. Aşırı stres; uykusuzluk, sinir, insanlara tahammülsüzlük durumlarını da beraberinde getirir. Aşırı stres altında kalan beyin yıpranır, fonksiyonları bozulmaya başlar. Örneğin; günlerce uykusuz kalan kişinin hafızası ve düşünce yeteneği zayıflar. Böyle durumlarda hekim yardımı gerekir. DESTEK ALMAK GEREKİYOR Stresli işlerde çalışanların beyinleri zarar görür mü İş yeri en büyük stres kaynağıdır; ancak unutmayın ki profesyonellik, bulunan her şarta uyum sağlama kabiliyetidir. Dolayısıyla iş stresi ile başa çıkmayı bilmemiz gerekir. Bunun için psikolojik destek almak gerekebilir. Yurt dışındaki büyük şirketlerde çalışanlara, stresle başa çıkmanın yollarına dair seminerler verilir. Gerekirse kişilerin birebir destek alması sağlanır. Neticede sinir ve stres, beyin fonksiyonlarını olumsuz etkilediği için dikkati azaltır, doğru karar vermeyi engeller, olaylara objektif bakmayı önler. Eğer kendi kendinize, yaşadığınız sinir ve stresten kurtulamıyorsanız; uzman desteği almanız ve hatta ilaç tedavisi görmeniz gerekebilir. DEPRESYON MU, BAŞ AĞRISI MI Ağrı ve depresyon çok sık görülen evrensel bir yakınmadır. İnsanoğlunun acı ve ızdırap çektiğinin ifadesidir. Nasıl insanların diğer organlarında zaman zaman rahatsızlıkların meydana gelmesi herkes tarafından normal karşılanıyorsa insan anatomisinde var olan sinir sisteminin rahatsızlığı da herkes tarafından normal karşılanmalıdır. Sıkıntıya maruz kalan, stresli işlerde çalışan, aşırı üzülen ve aşırı sevinen insanların da depresyona girme olasılığı diğerlerine göre daha fazladır. Çünkü insanların sinir sisteminin biyokimyası değişir ve diğer hastalıklar gibi muhakkak tedavi olmaları şarttır. Çevremizde ilgi azalması olan ve yaşamlarından hoşnutsuzluk duyan insanlar vardır. İlgisi azalan kişi, kendisini sosyal ortamdan çekerek izole olur, işlerini zorlukla yapmaya başlar. Gece uyuyamadığı için gündüz uykuya olan eğilimi artacak, iştah azalması, kilo kaybı, dikkat ve hafıza azalması da başlayacaktır. Depresyonda olan çoğu kişide çarpıntı, mide ağrısı gibi rahatsızlıklar da görüldüğü için depresyondakilerin hemen hemen hepsi ilk doktor olarak dahiliyecileri, kardiyologları tercih ederler. İlgili hekimlere ise en son giderler. Oysa günümüzde insanlar doğru teşhis ve tedavi ile tüm bu sorulardan kurtulabilmekte, dolayısıyla yaşam kaliteleri yükselmektedir. İnsan beyninde hüzün merkezi ile ağrı