Öğretmen maaşı olmuş 100 bin TL

Ara tatilin bitmesi ile öğrenciler okullarına tekrar döndü. Öğretmenler son kez -Bakanlığın açıklamasına göre- seminer dönemini uzaktan geçirdi. Mesleki eğitim açısından ve enerji toplamak açısından bu aralar doğru bir planlama ile yapıldığı takdirde öğretmenler oldukça için faydalı ola6cağı kesin ama geçmişteki gibi dostlar alışverişte görsün şeklinde olacaksa angaryadan başka bir anlamı olmayacaktır.

Ara tatilde okul idarecileri okullarında mesaiye devam ettiler. Bu nedenle okulda kalan idarecilerle ilgili haberler gördük medyaya. Bu haberlerden birisinde okulunda fayans döşeyen bir idarecimiz vardı.

Mesela bu haber sosyal medya kullanıcılarını ikiye böldü. Bir kısmı "Öğretmenin-idarecinin işi bu mu" derken bir kısmı da bu "özveri" nedeniyle kutladı.

Eleştirilerin bir kısmının aksaklıkların eleştirisinden öteye geçerek öğretmenimize hakarete kadar ulaştığını da üzülerek gördük. "Bu iş öğretmenin işi miymiş, meslek onuruna yakışır mıymış, bu reklamcılıkmış.." vb. bile çok insaflı kaldı.

Bu arada hafta sonu Öğretmen Kariyer Basamakları (ÖKB) sınavı da yapıldı. Günlerdir köpürtülen Başöğretmenlikle ilgili müjdenin ise son birkaç gündür karşılanmayacağı ise MEB tarafından ima edilir oldu.

Öğretmen ya da idareci fark etmeksizin ikisi de teknik anlamda sadece öğretmenler.

Öğretmen, Uzman Öğretmen ve Başöğretmen arasında bir fark olmadığı gibi öğretmen ile idareciler arasında da yasal zeminde aslında fark yok.

ÖKB'ye karşı çıkılması ve eleştirilmesinin en önemli sebebi yapılan işin öğretmenliğin mahiyetini değiştirmemesi. Yani sizin uzman ya da başöğretmen olmanız sınıftaki etkinliğinizi değiştirmiyor.

Yönetmeliği okuduğunuzda bu ayrımın çoğunlukla kıdem yani süre bazlı olduğu anlaşılıyor. Sınavın kolaylığı-zorluğu üzerindeki tartışmaları bu nedenle fuzuli.

Nasıl idarecinin asli görevi okulun ameleliğini yapmak değilse kariyer basamakları ile alınan unvanda öğretmenin kalite-kalitesizliğini belirlemiyor.

Ama gelin görün ki öğretmen-idareci zaman zaman okulda amelelik de hademelik de yapmak durumunda. Eminim öğretmenlerin çoğu da sosyal medyadaki çirkin yakıştırmalara rağmen bu tür işleri öğrencileri için yapmaktan gocunmuyorlar.

Benim öğrenciliğimde sınıfın sobasını yakmak, sınıfı süpürmek, hatta haftada birkaç kere tuvaletleri temizlemek biz öğrencilerin rutin görevleri arasında idi ve hiçbirimiz de bunları yapmaktan gocunmazdık.

Hatta bazen işi muzipliğe vurup sobayı tüttürüp karlı Ankara günlerinde dışarı çıkıp kartopu oynamışlığımız bile vardır.

Öğretmenlik mesleğimin ilk yıllarında da bu dediğim işleri yaptım ve yapan birçok arkadaşım da oldu.

Özellikle 2000 sonrası öğrencilerin bu tür işlerin ucundan tutulması nedense çocuklar için zül kabul edilir oldu. Yere attığı çöpü yerden almasının istenmesi veli-öğrenci-kamuoyu nezdinde nedense öğrencinin kişiliği ve psikolojisini zedeleyen bir tavırmış gibi algılanır oldu.

Aslan yattığı yerden belli olur diyen bir kültürden herkesi hizmetçisi olarak gören tuhaf bir yere doğru savrulduk gitti

ÖKB'de işin özünün öğretmenlerin yerlerde sürünen maaşlarına üç beş kuruş zam yapılması olduğu ortada iken bunu öğretmenleri rencide etmeden yapmak çok mu zordu acaba Memuriyette zaten kademe ve derece uygulaması olduğuna göre verilmek istenen zam kademe ve derecelere dağıtılsa ve öğretmenlerin emekliliklerine de yansısa daha iyi olmaz mıydı