Urvetü'l-vüska

Bu başlığın, öncelikle lügavî anlamıyla kavranması lüzumuna inanıyorum çünkü; "urvetü'l-vüska" tabiriyle ilgili değişik yorumlar da olduğu için yanlış anlaşılma tehlikesi olabilir. Zira bazıları 'iman' ve 'İslam' gibi anlamlar da yükleyebiliyorlar."Urve", "arv" kökünden türemiş olup; 'kovaların, testi kulplarının ve develerin bağlandığı kök salmış kuvvetli sağlam ağaç veya ibrişim' gibi, sağlamlıkla ilgili anlamları da ihtiva eder. Buna göre bir 'aletiyet' ve 'İslam'ın bir hadimi ve vesilesi' anlamı akla daha uygun geliyor. İstilahî olarak da 'hak yolda istikametle ve berahin-i kat'ıa ile gitmek' gibi anlamları ifade etmektedir. Bu kelimenin Bakara Sûresi'ndeki anlamını 'iman', Lokman Sûresi'ndeki anlamını 'ihsan' manasında yorumlayanlar da olmuştur. Risale-i-Nur'dan On Birinci Şua'nın Haşiyesi'nin Lahikası'nda ise "ve yü'min billahi fekad istemseke bil urveti'l-vüska" âyet-i kerimesiyle alakalı: "Bu iki kudsî cümleler, kuvvetli münasebet-i maneviye ile beraber makamı cifrî ve ebcedî hesabıyla birincisi, Risaletü'n-Nur'un ismine, ikincisi onun tahakkukuna ve tekemmülüne ve parlak fütuhatına manen ve cifren tam tamına tetabukları bir emaredir ki; Risaletü'n-Nur bu asırda, bu tarihte bir 'urvetü'l-vüska'dır. Yani çok muhkem kopmaz bir zincir ve bir 'hablullah'tır. Ona elini atan, yapışan necat bulur diye mana-yı remziyle haber verir." Meseleye bu zaviyeden bakınca; Risale-i Nur'un bu asırdaki "urvetü'l-vüska" olduğu anlaşılmaktadır. Risaletü'n-Nur'un "en yüksek gür sada" olduğunu daha önce işlemiştik ki; onun da gerekçesini Üstad'ın hayatında görüyoruz. Bediüzzaman, Osmanlı'yı ve Âlem-i İslam'ı içine düştüğü girdaptan kurtarmak için çalışırken bir yandan da insanları teşvik için; "İstikbalde bir ışık var, bir nur görüyorum" diye teselli veriyordu. Bediüzzaman bu ümitle hem dehşetli hadiselere dayanıyor, hem de ehl-i imanın imanını takviye için müjdeler veriyordu. Ne var ki, te'vil ve tabir etmeksizin bu nurun geniş ve siyasî âlemde çıkacağını tasavvur ediyordu. Bediüzzaman, sonradan bu nurun ve ışığın; Risale-i Nur olarak tecelli ettiğini söyler ve şöyle anlatır: "Ciddi bir alâka ile senin eskiden beri tekrar ettiğin ışık var, bir nur göreceğiz diye müjdelerin te'vili ve tefsiri ve tabiri sizin hakkınızda, belki iman cihetiyle Âlem-i İslam hakkında dahi ehemmiyetli Risaletü'n-Nurdur" (Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s.167) diye adeta irşad edilir. Evet, böylece Risale-i Nur'un hem "yüksek gür sada" hem de "urvetü'l-vüska" olduğu daha iyi anlaşıldı kanaatindeyim.