Risale-i Nur'un vazifesine dair işaret ve beşaretler (2)

Bu yazımıza, geçen haftaki yazının son paragrafından devam edecek olursak; o yazının son paragrafında Hasan Feyzi Ağabeyin Üstada nasıl intisap ettiği vardı.Bugün de, bu intisabın teyid ve tekmili olarak kendi manzumesinden kısa bir bölüm aktarmak istiyorum. Malum, Üstadın ayrılığına dayanamayıp "Dahi nezrim bu ki, canım sana kurban olacak" deyip, kısa bir müddet sonra vefat etmişti ve yine kendisi bir manzumesinde bu intisabı şöyle ifade ediyor: "Yollarda bıraktık geçtik dervişi, Attık gönüllerden öyle teşvişi, Kâfi bu parlayan nurun güneşi Ey ma'kes-i rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!" (Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 274) Bir hadis-i şerifte de, Hz. Mehdi'nin Hicaz tarafından çıkıp genç yaştayken Şam şehrinin minberine çıkacağı ve hutbe okuyacağı nakledilmiştir. (El-Burhan, Varak: 86b, 256) Bediüzzaman'ın ise; menba-ı Hicaz olan Ehl-i Beyt'ten geldiği, Şam Emevî Camii'nde yüze yakın ehl-i ilmin bulunduğu on bini aşkın bir cemaate hutbe irad edip, sonradan bu meşhur hitabeyi, "Hutbe-i Şamiye" adıyla neşrettiği bilinmektedir. Mektubat'ta bir rüya-yı sadıka olarak geçen, Ağrı Dağı meselesindeki "İ'caz-ı Kur'ân'ı beyan et!" (Mektubat, s. 357) emrinden bahseden Bediüzzaman, başka bir yerde de şu ifadeyi de kullanmıştır: "Çok emarelerle anlamışız ki, bu ulum-u imaniyedeki fetva vazifesiyle tavzif edilmişiz." (Mektubat, s. 413) Bediüzzaman tedbir veya tabiri caiz ise maslahat icabı çoğu yerde kendisini gizlediği halde mahkemede Ehl-i Beyt'ten olduğunu açıkça söylemiştir: "Ben de manevî Âl-i Beyt'ten sayılabilirim demekten maksadım; bir kısım müçtehidlerin 'Ve alâ âlihî ve sahbihî' duasında 'Seyyid olmayan, fakat ehl-i takva bulunanlar o duada dâhildirler' dediklerinden, o umumî duada benim de bir hissem bulunması için ricakârâne bir tevildir." Zaten Resul-i Ekrem'in (asm) iki âli bulunmaktadır: 1- Nesebî âli, 2- Şahs-ı manevî ve nuranîsinin risalet noktasındaki âli. (Lem'alar, Osmanlıca, s. 120) Bediüzzaman'ın ikinci âlden olduğu da muhakkaktır. Ayrıca Resulullah'ın (asm) nesebinden olduğunda şüphe yoktur. Zira