Mü'minlerin vasıfları

Kur'ân-ı Kerim'de mü'minlerin vasıfları çok net biçimde, hem de maddeler halinde zikredilmiştir. Bilhassa "mü'minler" anlamına gelen, Mekke'de nazil olan "Mü'minun" suresinde zikredilmesi de, calib-i dikkattir.Bu sure-i celîle; Peygamberimiz (asm)'a 74. sure olarak nazil olmuştur. Müfessirlerin ifadelerine göre Mekke'de 80'den fazla sure nazil olmuş (bu yaklaşık üçte ikilik bir orandır); bunlardan biri de, 74. sure olmak üzere bu sure-i celîledir. Ancak bu sure Mushaf'taki tertibe göre 23. suredir. Hz. Ömer'den rivayet edilen bir hadise göre; Resulullah (asm), bir ara kıbleye dönüp ellerini kaldırarak: "Allah'ım! Bize nimetini artır, eksiltme; bizi şereflendir, alçaltma; bize ihsan et, mahrum etme; bizi seçkin kıl, zayıf duruma düşürme; bizden razı ol ve bizi senden razı kıl!" diye dua ettikten sonra vahiy haline girdi. Vahiy durumundan gülerek ayrıldı. Sahabeler sebebini sordular. Peygamberimiz (asm): "Şu anda bana on ayet indi; kim bu ayetlerin gereğini yaparsa cennete girecektir." buyurarak bu surenin ilk on ayetini okumuştur. (Ahmed bin Hanbel, Müsned, 1:34.) Müminlere yakışan salih amelleri; işte bu surenin ilk on ayeti açıkça ifade etmektedir. Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle: "Cehennem lüzumsuz değil; çok işler var ki, bütün kuvvetiyle 'Yaşasın Cehennem!' der. Cennet dahi ucuz değildir; mühim fiyat ister." Ve özellikle Firdevs cennetine girmek zordur. Fakat bunun tabiri caizse formülü de bu on ayette emredilen hususlardır ve bunları Cenabı Hak; Hz. Peygamberimiz (asm)'ın duasına mukabil ihsan olarak, mealen şöyle buyurmuştur: "Mü'minler kesinlikle kurtuluşa ermişlerdir ki; (bir nevi kurtuluş şartlarının ayeti kerimedeki sırası şöyle belirtilmektedir) onlar namazlarını huşu ve huzur içinde kılarlar. (hemen burada Hz. Ali (ra) ve Üstad akla gelmektedir. Zira; biri ilmin kapısı, biri de vehbî ilmin mazharıdır ve bu durum bize "Allah'tan hakkıyla ancak âlim olan kulları korkar." Fatır Suresi 28. ayet ayetini hatırlatır.) Devam eden ayet-i kerimelerde: "Gereksiz, anlamsız ve faydasız sözlerden uzak dururlar. Zekâtlarını verirler.