Mehdiyet meselesi - 2

(Geçen haftadan devam)İşin bir başka veçhesi de; Kur'ân-ı Kerim'in mana dereceleri var olup, bazısına lafzen, bazısına manen, zahiren, bâtınen, imaen ve işareten bakıyor olması gibi meselenin teferruatı vardır. Mesela İmam-ı Azam Hazretleri -hem de gramer kaidelerine uyarak- bir ayet-i kerimeye 600 mana vermiştir. Şimdi -hem de maksatlı 'tercüme'lerle- bire indirilen bu mana fukaralığı veya sığlığı, elbette birçok akılları daraltıp idrakleri sığlaştırmış, tefekkür melekesini dumura uğratmıştır... Yani bir 'tercüme' ile -ki Kur'an'ın hakikî tercümesi mümkün değildir- Kur'ân-ı Kerim'de yaş ve kuru her şeyin olduğu nasıl ispat edilecektir Üstelik ilmî ve fikrî meselelerin tercümesi değil, tefsiri yapılır. "Kur'ân-ı Kerim'de Mehdi yoktur" iddeasını o muhit kitaba isnat edenlerin Allah katındaki mes'uliyetleri çok büyüktür ve Hz. Ali (ra) onları "ulemaüssu" (fena alimler) olarak niteler ve maazallah onları mes'uliyetinden dolayı "Sema ve arz arasındaki en fena kişiler olarak" tokatlıyor. Bunlar bir nevi "Firavunun Bel'amı" misalidir. Bel'am, Firavuna dalkavukluk yapıp meşruiyet kazandırayım derken ondan daha alçak duruma düşmüştür. İşte böyle bedbaht hocalar da az değildir. Cengiz'in Cafer hocası, bir zamanların börekçi ve çörekçileri gibi. Mehdiye karşı çıkanlarda da bu illetleri görüyorum, dikkat! Hem bu, küfre ve Deccalizme verilen en büyük bir pirimdir. Ve akla, münafıklık dahil her hileyi getirir ve dolayısıyla Deccalla ilgili ayet ve hadisleri de inkâr anlamına gelir ki, hiçbir mantıkla Deccal, Mehdi ve Mesih meselesi birbirinden ayırılamaz. Çünkü bunların üçü de