Cemaatler ve insanlık

Cemaat; en fazla istimal ettiğimiz terimlerden biri olduğu halde onda bile farklı ve hatta yanlış anlayışlar söz konusudur.Bazıları, cemaati sadece imama uyarak namaz kılan bir topluluktan ibaret zanneder. Bazıları ise, cemaati, i'lâ-yı kelimetullah için bir araya gelip; hakka hak, batıla batıl deyip Allah'ın dinini insanlığa hâkim kılma idealiyle bir şahs-ı manevî oluşturmak olarak bilir. Aynı Hz. Nuh'un (as) cemaati, Hz. İsa'nın (as) havarileri ve Fahr-i Cihan Efendimiz'in (asm) Sahabileri gibi... Yalnız cemaate müsbet bakanlara şunu hatırlatmak isterim ki; dinimiz namazdaki cemaat gibi kısa vadeli birliğe dahi kat kat sevap takdir ederse acaba içtimaî âlemde, i'la-yı kelimetullah için bir araya gelmenin sevaplarını tasavvur etmek mümkün olabilir mi Bizim mevzumuz: "âyet-i kerîmelerde ve hadis-i şeriflerde kastedilen cemaat nedir" Âyet-i kerimede: "Allah'ın ipine topluca ve sımsıkı sarılın, tefrikaya düşüp dağılmayın. Allah'ın size olan nimetini düşünün; hani birbirinize düşmandınız da, o kalplerinizi kaynaştırdı. Ve O'nun lütfu ile kardeş oldunuz..." (Âl-i İmran, 103) gibi ikazları ve Efendimiz'in (asm): "Cemaatten ayrılmayın, zira sürüden ayrılanı kurt kapar", "Kim Cennetin ortasını isterse cemaate yapışsın" mesajlarını hatırlamak lâzım. Üstad Bediüzzaman, "Din hayatın hayatı, hem nuru hem esası, ihya-yı din ile olur bu milletin ihyası." demiştir. Demek hakikî cemaat ilâ-yı kelimetullah uğruna teşekkül ettirilen cemaattir. Bazılarının düşman oldukları asıl cemaat, tebliğ için teşekkül etmiş şahs-ı manevîdir. O halde gerçek cemaat nedir Bu "cemaatler" meselesi ne kadar mühimse, o nispette de istismara müsaittir. Zira, cemaat olmak fıtraten bir ihtiyaçtır. Dinsizlerin bile cemaatleri vardır. Fakat aynı zamanda bu işin istismarı da vardır ve bugünün asıl sıkıntısı da kendine 'cemaat' dedirtenlerin bu ismi istismar edip, grupları veya güruhları şahsî ideolojilerine alet etmeleridir. Demek bu ülkede 'cemaat' kavramı anlaşılmış değildir. Yani 'cemaat' denince: 1- İtibarî, izafî, vasıfsız ve fonksiyonsuz olan ferde bağlı gruplar 2- Hakikî ve nitelikli olarak kendini inancına, dâvâsına adayan bir şahs-ı manevî oluşturan kahramanlar anlaşılır. Yani 'cemaat', manası kavranamamış terimlerdendir. Cemaat, üç-beş kişinin çeşitli maksatlarla bir araya gelmesinden ibaretmiş gibi bir niteliksiz manayı ifade etmez. Demek, camiye gidip imamın arkasında saf bağlamaktan ibaret değildir. O zaman camiye münhasır kalır ve içtimaî hayatta bir karşılığı olmaz. Yani cemaat, nitelikli bir topluluktur. O halde bu nasıl olacak Her şeyi ehline sormak lâzım geldiğine göre bu sorunun cevabını da, işin ehli olan ve ömür boyu 'cemaat'ten yargılanmış olan Üstad Bediüzzaman'dan soralım. Üstad, "fenâ fi'l-ihvan", "fenâ fi'ş-şeyh" der. Bunlardan birincisi; meşveretle hareket edip, o meşvereti yapan kardeşlerinde fâni olan kişilerden teşekkül eden ideal, nitelikli bir şahs-ı manevîyi ifade eder. Diğeri; bir fert olan şeyhinde yok olmayı ifade eder. Veya cemaat vasfına lâyık olmayan, ferde münhasır grupları ifade eder. Yani Bediüzzaman onları; cemaat niteliğinde olmayan, tarikat veya birtakım şahsa endeksli gruplar olarak nitelendirir. Üstad, şahısçılığın zararlarına dikkat çekerek, bir şahsın -hatta yüz dâhî derecesinde de olsa- cemaate karşı mağlûp düşeceğini ve bir teli, rüzgârın her tarafa eğebileceğini, fakat tellerden müteşekkil halatları