Bir Muştu Olarak Hicret

Tarih boyunca insanlar çeşitli takvimler kullanmışlar, her takvimin başlangıç saydığı önemli bir hadise olmuştur. Hz. Ömer (R.A.) döneminde, İslam devletinin genişlemesi ile beraber bir takvim ihtiyacı doğmuş, Müslümanlara ait bir takvim hazırlanması yönünde çalışmalar başlatılmış ve bu yeni takvimin başlangıcı olarak da Hicret hadisesi kabul edilmiştir. Bedir gibi, Mekke'nin Fethi gibi büyük zaferleri de tarih başlangıcı olarak kabul edebilirlerdi. Nitekim Hz. Ömer (R.A.) takvim hazırlığı için istişareler yaptığında tarih başlangıcı olarak Peygamber Efendimizin (S.A.V.) doğumu, peygamberliğin verilmesi ve vefatı gibi tarihler önerilmiş fakat Hicret kabul edilmiştir. Kuşkusuz Hicret hadisesinin tarih başlangıcı sayılmasında önemli nedenler vardır. Bu nedenleri anlayabilmek için Hicret'i bir hikâye olarak anlatmak yerine ruhunu ve manasını anlamak lazım. pushfn('ads'); Hicret hadisesi bir göç hikâyesi değildi. Kötü olan bir ortamdan daha iyi olan bir ortama sığınmak, kolay olanı tercih etmek hiç değildi. Hicret bir muştuydu. Kurulacak olan İslam nizamının muştusuydu. Yaşanabilir bir dünyanın, adil bir düzenin muştusuydu. Bu muştuyu duydukları için Medineliler, Peygamber Efendimizi (S.A.V.) büyük bir coşkuyla ve heyecanla karşılamışlardı. Hicret bir başlangıçtı. İslam devletinin başlangıcıydı. Mekke'de kalıp onların suyuna gidelim, onlarla aynı siyaseti güdelim zamanla bizi kabul edecektir demek yerine hak nizamı kurmak amacıyla evlerinden yurtlarından vazgeçtikleri için Yesrib Medine olmuş, Medine ise İslam devletinin başkenti, medeniyetlerin anası olmuştu. Takvimi neye göre başlattığımız, zamanı nasıl okuduğumuzla ilgilidir. Hicret'le yeni bir dünyanın, adil bir düzenin ilk tohumlarını atmış, fethettiğimiz topraklara da beraberimizde huzur