Siyonizm "gerici" ve emperyalist bir ideolojidir

Tarih boyunca büyük saldırılara karşı duran İslam dünyası, çözüm arayışından hiçbir zaman vazgeçmemiştir. Son büyük saldırı Batı Avrupa yayılmacılığıdır. Daha önce Haçlı Seferleri gibi Batı Avrupa kaynaklı istila hareketleriyle karşılaşılmıştı fakat son yayılmacılık hareketi öncekilerden birtakım özellikleriyle ayrılmaktadır. Bu farkı kolonyal yayılmacılıkta aramamız gerekir. Kolonyal yayılmacılığın en önemli farklarından biri sahip olduğu ideolojidedir. Osmanlı coğrafyasına yönelik kolonyal yayılmacılık faaliyetlerine İngiltere ve Fransa öncülük etti. Yirminci yüzyılda ABD bu yayılmacılık faaliyetlerine aktif bir şekilde katıldı. Bu ülkenin farkı emperyalizm kavramı ile izah edilmişti. İngiltere ve Fransa'nın öncülüğündeki saldırıların büyüklüğünü tasavvur etmek için askerî (ABD-İngiliz kuvvetleri), iktisadî (büyük sermaye) ve ideolojik (Siyonizm) boyutlarını göz önünde bulundurmak gerekir. Modern dönem yayılmacılık faaliyetleri askerî ve iktisadî yönden incelenmiş ve farklı görüşlere göre analizler yapılmıştır. Fakat bu yeni dönemin en güçlü boyutunu oluşturan ideolojik ve fikrî özellikler İslam coğrafyası açısından tam olarak tahlil edilmemiştir. Edward Said ve Roger Garaudy gibi fikir insanlarının neredeyse yalnız başına kalması ortaya çıkan tablonun vahametini göstermektedir. Hâlbuki Türkiye açısından düşünüldüğünde ideolojik yayılmacılık faaliyetlerinin çok daha güçlü olduğunu söyleyebiliriz. Bunu elbette Türkiye'nin tarihî mirası ve potansiyeli ile izah etmeliyiz. Bu miras ve potansiyel bilindiği için Türkiye üzerine çalışmalar daha bir önem kazanmıştır. Siyonizm, en azından, İkinci Dünya Savaşı'ndan itibaren bir ideoloji olarak görülmüştür. Konuyla ilgili Türkçe kaynak eserlerde de Siyonizm uzunca bir dönemdir ideoloji olarak tanımlanmıştır. Örneğin Türkkaya Ataöv tarafından hazırlanan "Siyonizm ve Irkçılık" adlı eserde Edward Said bu ideolojinin oldukça kapsamlı bir tarifini yapıyor: "Siyonizm ile emperyalizmin birbirlerinden ilham aldığını, her ikisinin de, kendi üslubuyla, Batı'nın siyasal ve entelektüel kültürünün tam ortasında bulunduğunu ve ahlaksızlığın ya da adaletsizliğin değil, Üçüncü Dünya'nın Avrupalı olmayan ve renkli diye adlandırılan halkları üstünde egemenlik kurmaya yönelik bilimsel ve siyasal bir iradenin ürünleri olduğunu göstermeye çalışacağım." Kitabın ikinci baskısı 1985'te yapılmış ve Said'in yazısının başlığı makale hakkında fikir veriyor: "Emperyalizm ve Siyonizm'in Entelektüel Kökenleri". Alıntılanan cümlede geçen "bilimsel ve siyasal irade" ibaresi oldukça önemlidir. Siyonizm'in diğer ideolojilerden farklı olarak emperyalizm veya kolonyalizm ile birlikte ele alınmasını hafiften küçümser bir ifade ile karşılayacak olanları tahmin edebiliyorum. Zira onlar için asıl tehdit deizm gibi kendi hatalarımızdan beslenen akımlardır, buna karşın Edward Said ve Garaudy gibi büyük fikir insanları veya onların izinden