Pelosi de ağladı hamdolsun!

İnsanız, etten ve kemikten olmak dışında, ruh gibi de bir temek farkımız var mekanik versiyonlarımızdan. Yüreğimizle, hiçbir yapay zeka kodlamasının mota mot yerini alamayacağı o "gönül" diye kavramsallaştırdığımız derinliğimizle, vicdan tartımızla ayrılıyoruz robotlardan. Dolayısıyla, tek rotamız akıl ve mantık olamayabiliyor her zaman. Yapan yok değil ama çoğumuz göz göre göre kötülük, fenalık esaslı yanlışlar yapmıyoruz da; boşa kürek çektiğimizi bile bile, var gücümüzle asıldığımız çok oluyor küreklere. Zararı yok ama fayda da sağlamıyor o hırs, öfke neyse artık; gerekçesini gidermeye. Son örneği, Ermenistan -söylerken bile komik geliyor insana- "bağımsızlığını(!)" ilan ettiği günden bu yana, ABD'den bu ülkeye yapılan en düzey düzey ziyaretin başrol oyuncusu Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin, sözde soykırım anıtı önünde döktüğü gözyaşlarına geliştirdiğimiz tepkinin içerik ve hedefleri. "Asıl buna ağla" diye Ermenilerin Hocalı'da giriştiği soykırımın fotoğraflarını paylaşıyoruz mesela. Kızılderililerden tutun da Vietnam'a, Japonya'ya, Kamboçya'ya, Irak'a, Afganistan'a kadar dünyanın dört bir yanında faili oldukları insanlık suçlarını vuruyoruz suratına. Haklı mıyız Haklıyız. ABD nezdinde bir karşılığı var mı Yok! Kendi kendimizi tatmin ediyoruz. İçimizde ne varsa haykırıp rahatlamış oluyoruz. Ama onların rahatsızlık kaynağı olabiliyor muyuz Bu pozisyonda maalesef hayır. Zira, bu kirli yüzlerini haykırarak rahatsızlık yaratma pozisyonunda olanlar da bunu "hamdolsun" Kapıkule'yi geçene kadar yapabiliyorlar! Kendim dahil, Penosi'ye "ülkelerin toprak bütünlüklerine saygı", "demokrasi", "soykırım" gibi başlıklar altında sergilediği tutumun riyakarlıktan başka bir şey olmadığını yüksek sesle söyleme ihtiyacı duyan herkese naçizane bir tavsiye; Muhatabını doğru seç! Ta1800'lerden bu yana Anadolu'da kurduğu misyoner okullarda hain yetiştiren, katil yetiştiren, cani yetiştiren, provokatör yetiştiren Bizim cemaatin "FETÖ"leşme sürecinde tecrübe ettiğimize benzer şekilde kilise merkezli, dine dayalı ve esasen milliyetçilikle uzaktan yakından alakası olmayan bir zehri "milliyetçilik" diye sunan, GDO'lu, hormonlu, bugünden geri bakıldığında da en az Türkler ve hedef aldıkları Türk devletleri kadar Ermeni toplumunu da yaralayan bir ithal ve yapay vatanseverlik duygusu oluşturan Velhasıl, şimdi soykırım diye ağladıkları mezalim günlerinin bizatihi senaristi, yapımcısı ve yönetmeni olan ABD, ABD'liğini yapıyor. Pelosi ağlamayacak da ben mi ağlayacağım; ihtiyaç halinde Ermeni toplumunu kuklalaştırmak üzere sallayıp durdukları "Büyük Ermenistan" havucu en "soğuk(!)" rakiplerinin sindirim sistemine girmiş ve şimdi Rusya'nın gölgesinden kurtulamayan avuç içi kadar bir mahrumiyet alanından başka bir şey olmayan Ermenistan'ın içler acısı haline! Zaten emperyal bir soykırım, terör, cinayeti işgal, tecavüz organizasyonu gibi çalışan bir yapının bu niteliklerini "bir kere daha" ifşaitiraf etmesinden çok şuraya dikkat kesilmek