'Fikir özgürlüğü' tek taraflı mıdır ve hezeyan da fikir sayılır mı

Kainatın, mükevvenâtın anlaşılmasında insanoğlunun önünde belli başlı üç imkân ve yöntem vardır. En başta, en yaygın şekliyle, 'iman etmek' gelir. Kişi, dünyayı anlamak ve kavramakta kesin 'kalbî kabul ve tasdik' sahibi ise, meselelerinin özünü o çerçeve içinde halletmiştir. Çünkü, o, 'kesin' olarak inanır. Böyle bir kişiye, -kendisinin herhangi bir talebi yokken- Gel, senin inandıklarını tartışalım..' demek, onun değerler sistemine saldırmak olur. Ancak, o kişi kendiliğinden bazı konularda şekk'e düştüyse, o zaman, zâten, kesin inancı zail olmuş olur. Bu metodun hareket noktası, kalbî teslimiyettir. İkinci alan, hikmet veya felsefe alanı olup, kişinin müşahede ve idrâk gücü ile sınırlıdır. Hareket noktası, temâşâ'dır. Mükevvenatı, 'deneme' yoluyla değil, hayranlık ve hattâ hayret içinde ve kendi müşahede ve idrak gücünce derinlemesine tefekkür ve tahayyül etmektir. Üçüncü yöntem ise, 'tecrübî ilimler' alanıdır. Hareket noktası 'şüphe'dir. Kişi, etrafında ve kainatta olup biteni ve neyin-nasıl olduğunu- oluştuğunu anlamak için şüphelerini tecrübe etmeye çalışır ve elde ettiği ve doğruluğunu kabullendiği 'doğru'yu, bir başka denemeyle yanlışlanmadıkça geçerli sayar. Sözgelimi, 1905 yılına kadar, fizikçiler, 'atom'u 'maddenin parçalanamayan en küçük en parçası' diye tarif ederken, asırlarca ilmî kabul edilen bu tarifin yeni laboratuvar denemelerince şüpheyle karşılanmaya başlaması ve sonunda da, 1945'de de ilk 'atom bombası'nın patlatılması ile, terk edilmesi kaçınılmaz oldu ve 'atom'un, 'maddenin parçalanabilen en küçük parçası ' olduğu şeklindeki yeni tarif geçerli sayıldı.'Bu bilinen şeyler, niçin tekrarlanıyor' denilebilir.'Şunun için..' deyip, günlük hayattaki şeytanî kurnazlıklara, bir profesörün zırvalarına, hezeyanlarına değinelim.. Bir ukalâlık mı, yoksa kitleyi üzerine saldırtmak için tahrikler yapmaktan zevk alan veya toplumu tefekkür açısından anarşiye sürüklemekle vazifeli birisi mi desek.. Üstelik, kendisinin prof. olduğu araştırma alanı ile ilgisi olmayan konularda, kamuoyuna sözde 'bilimsel' açıklamalar yapıyor.Bu kişi, son zamanlarda da, 'İbrahîm peygamber diye birisi yok.. Musâ