Erdoğan'ın AB mesajları: Garp cephesine dönük yeni bir şey yok

Yeniyıl dolayısıyla Ankara'dan yapılan muhtelif dış politika açıklamalarını izlerken önümüzdeki dönemde daha çok bölgesel normalleşme adımlarının ön plana çıkacağı yolundaki vurgular dikkatimi çekmişti. Batı'ya, Avrupa Birliği'ne dönük belirgin bir vurgu görmeyince, doğrusu geldiğimiz noktada bunu çok da yadırgamamak gerektiğini düşünmüştüm.Buna karşılık Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önceki gün AB'ye üye ülkelerin büyükelçilerini topluca kabul edip burada yaptığı uzun konuşmayı okuyunca, Ankara'da her şeye rağmen Avrupa'ya bir mesaj verme ihtiyacının duyulmakta olduğunu söyleyebiliriz.Erdoğan, geçen yılın başında da AB'ye dönük kuvvetli bir çıkış yapmış, "Türkiye'nin geleceğini Avrupa ile birlikte kurmayı tasavvur ettiğini" belirtmiş, bu beyanları bazı açılımların yapılabileceği yolunda beklentilere de yol açmıştı.Ancak bu çıkışın arkasından verilen mesajları tamamlayacak adımlar gelmemiş, AB tarafı da bu durumu aynı şekilde, yani hareketsizlikle karşılamıştı. Sonuçta geride bıraktığımız 2021, ilişkilerin ciddi bir ilerleme sağlanmadan bir kilitlenme hali içinde seyrettiği bir yıl olarak geçmişti.Erdoğan'ın konuşmasına bakılırsa bu yıl farklı olabilir mi Bu soruya yanıt ararken önce Erdoğan'ın verdiği başlıca mesajlara bakalım.AB'NİN SORUNLARININ ÇÖZÜMÜNDEANAHTAR TÜRKİYE MİCumhurbaşkanı'nın konuşmasında daha çok AB'nin neden Türkiye'yi gözden çıkaramayacağı, neden Türkiye ile çalışmaya mecbur olduğu tezinin vurgulanması dikkat çekiyor. Erdoğan, bir anlamda Türkiye'nin AB'ye karşı elinde tuttuğunu düşündüğü kartları Brüksel'e ve AB ülkelerinin başkentlerine gösteriyor.Erdoğan, bu çerçevede AB'nin bugün karşı karşıya olduğu tehditlerin aşılmasında "anahtar ülkenin Türkiye olduğunu" belirtiyor. Yani "Sizin sorunlarınızın çözümü bizden geçiyor" mesajını veriyor.Tahmin edilebileceği gibi hemen ardından konu özellikle göç meselesine geliyor. Cumhurbaşkanı, bu bölümde AB'ye önümüzdeki dönemde "yeni krizlerle birlikte göç sorununun derinleşerek devam edeceği" uyarısını yapıyor ve projektörleri Türkiye'nin burada oynadığı role çeviriyor:"Türkiye (Suriye) buradaki varlığıyla Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunmasına katkı sağlarken yeni göç dalgalarının da önüne geçmektedir. Elini vicdanına koyan herkes kabul edecektir ki şayet Türkiye'nin olağanüstü çabaları olmasaydı, bugün hem Suriye hem de Avrupa çok farklı bir manzarayla karşı karşıya kalacaktı. Bizim gayretlerimiz olmasaydı, göç krizi daha fazla derinleşecek, can kayıpları daha çok artacak, terör daha fazla azacak, istikrarsızlık çok daha geniş bir coğrafyaya yayılacaktı."Tersinden okunduğunda, bu mesajın altyazısında -Türkiye olmasaydı bugün Avrupa'nın başının daha çok ağrımakta olacağı- mesajı yüklü.Tabii bu mesajla birlikte konu hemen AB ile göçmen akışını durdurmaya dönük 18 Mart 2016 Mutabakatı'nın güncellenmesi başlığına geliyor. Erdoğan, mutabakatın diğer ayakları olan vize serbestisi ve gümrük birliğinin güncellenmesi başlıklarında ilerleme sağlanması gerektiğini kaydediyor. Geçen yıl mutabakatın en önemli ayakları arasında yer alan her iki konuda da hiçbir ilerleme olmamıştı.AB'YE TAM ÜYELİK HEDEFİNE BAĞLIYIZ Erdoğan, daha sonra AB'nin 2022'de "stratejik miyopluktan kurtularak" Türkiye karşısında "daha cesur davranmasını" istiyor, mevcut kısır yaklaşımın AB'nin bölgesel ve küresel güç olma iddiasına zarar verdiğini, hiçbir sorunu çözmediğini belirtiyor. Burada da Türkiye ile yakın çalışmadığı sürece AB'nin küresel, bölgesel sorunlarda etkili olamayacağı mesajı var.Daha sonra en sıkıntılı kilitlenme noktalarından birine geliyoruz: Yunanistan ve KRY faktörleri... Cumhurbaşkanı, "birlik içi dayanışma bahanesi ile Türkiye-Avrupa ilişkilerinin sabote edildiğini" söylüyor. "Bunun için bazı üyelerin Türkiye ile problemlerini birlik koridorlarında çözme çabasından vazgeçmesi gerekiyor" diyor. Kıbrıs sorununda "AB'nin körü körüne Rum tarafının sözcülüğünü yaptığını" ifade ediyor.Cumhurbaşkanı, bu eleştirilerini kayda geçirdikten sonra Türkiye'nin Avrupa kıtasının bir parçası olduğunu ve AB'ye tam üyelik hedefine bağlı olduğunu belirterek, "Maruz kaldığımız onca adaletsizliğe rağmen AB bizim stratejik önceliğimiz olmayı sürdürüyor" diye konuşuyor.SİYASİ KRİTERLER NE OLACAKCumhurbaşkanı'nın konuşması ağırlıklı olarak AB cephesindeki sorunlara, kusurlara, "yazılım hatalarına" vurgu yapan bir metin. Gelgelelim kendisinin açıklamaları, ilişkilerde bugün yaşanmakta olan tıkanmada AB dışında doğrudan Türkiye'den kaynaklanan ve Avrupa'da eleştirilere yol açan faktörlerin oynadığı rol üzerinde herhangi bir değerlendirme içermiyor. En azından, bu eleştiriler bağlamında AB'yi Türkiye'ye bakışını değiştirmeye davet edecek, bu yönde zorlayacak yeni bir unsur kapsamıyor.AB'nin Türkiye'ye dönük eleştirileri arasında en önemli başlığı ilerleme raporlarında ya da muhtelif AB ülkeleri tarafından