AYM'nin son kararı HDP'nin kapatılması ihtimalini uzaklaştırdı mı

Anayasa Mahkemesi önceki günkü toplantısında Halkların Demokratik Partisi (HDP) hakkında yürümekte olan kapatma davasında biri sözlü savunmanın ertelenmesi, diğeri bu partiye hazine yardımına konmuş blokajın kaldırılmasına ilişkin iki önemli karar aldı.Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçiminin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dünkü açıklamasıyla birlikte 14 Mayıs'ta yapılacağının büyük ölçüde kesinleşmesinin 24 saat öncesine rastlayan bu AYM kararlarını nasıl değerlendirmeliyiz Özellikle birinci karar HDP'nin seçim öncesinde kapatılabilmesi ihtimali açısından nasıl bir durum yaratıyor Bu ihtimali uzaklaştırdı mıÖnce birinci kararla başlayalım. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin'in 10 Ocak tarihinde AYM'de mahkeme heyeti önünde sözlü açıklama yapıp kapatma talebini tekrarlamasından sonra, HDP'ye buna karşı sözlü savunmasını yapabilmesi için 14 Mart tarihi verilmişti mahkeme tarafından. Yani önümüzdeki salı günü...HDP, geçen pazartesi günü (6 Mart) AYM'ye bir dilekçeyle başvurarak, gerek deprem felaketi gerek 11 Şubat tarihli "Olağanüstü Hal Kapsamında Yargı Alanında Alınan Tedbirlere İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi"ne dayanarak, sözlü savunmanın "üç ay süreyle" ertelenmesini istedi. HDP'nin bu talebi, sözlü savunmanın 6 Haziran tarihine, yani 14 Mayıs gibi belirmiş olan muhtemel seçim tarihinin üç hafta sonrasına kalmasını içeriyordu.Haberin DevamıAYM Genel Kurulu, bu başvuru karşısında önceki gün "oybirliğiyle" aldığı kararında HDP'nin sözlü savunmasını 11 Nisan tarihine, yani bundan bir ay sonrasına ertelemiştir.Bu yönüyle AYM kararı HDP'nin üç aylık talebinin gerisinde kalıyor. Bir başka anlatımla, HDP'nin sözlü savunması seçimden yaklaşık bir ay önce yapılacaktır. Bu zamanlama HDP hakkındaki kapama davasında belirsizlik ihtimali anlamında kritik bir durum yaratacaktır.NitekimHDP Eşbaşkanı Prof. Mithat Sancar, dün sabah FOX TV'de yaptığı açıklamada AYM kararıyla HDP açısından "belirsizliğin devam etmekte olduğunu" belirterek, "24 ay bekleyen AYM bir ay daha bekleyemez miydi diye bir soru haklı olarak sorulabilir. Bu dava seçim süreci başladığı anda artık görülüyor olmamalı. Yani karar net ve resmi biçimde seçim sonrasına bırakılmalı. Bunun için de gerekli başvuruları yapacağız" diye konuşmuştur.AYM, bu kararını alırken iki mülahazayı "göz önünde bulundurduğunu" belirtiyor. Bunlardan biri "yaşanan deprem felaketi", yani ortaya çıkan olağanüstü durumdur.Haberin DevamıMahkeme, ikinci faktör olarak ilgili Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümlerini de göz önünde bulundurduğunu söylüyor kararında. Söz konusu Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin ikinci maddesinde, OHAL ilan edilen illerde yargı alanında hak kayıplarının önlenmesi amacıyla "bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm sürelerin 6 Şubat tarihinden itibaren 6 Nisan tarihine kadar duracağı" belirtiliyor.AYM, aslında sözlü savunmayı 11 Nisan'a ertelerken Cumhurbaşkanlığı kararnamesindeki süreyle kendini bağlı görmemekle birlikte, yine de buradaki iki aylık marja yakın bir tarih vermiştir.Peki bu erteleme pratikte ne anlama geliyor HDP'nin savunmasını 11 Nisan tarihinde yaptığını varsayalım. Bu durumda 14 Mayıs'taki seçime 33 günlük bir süre kalıyor.Haberin DevamıBu kadar kısa bir zaman içinde yüksek mahkeme kapatma davasında sonraki bütün aşamaların hepsini kısa zamanda sonuçlandırıp HDP hakkında bir karar alabilir mi Daha açık soralım: Seçim öncesi bir sürpriz olabilir mi Yani seçim kampanyasının sonuna gelindiği, herkesin oyunu kullanmaya hazırlandığı bir sırada mahkemeden bir kapatma kararı çıkabilir miBurada bir dizi kritik faktör söz konusu. Bunlardan birincisi raportör faktörü. Sözlü savunma yapıldıktan sonra top bu dosyaya bakan AYM raportörünün sahasına giriyor. Raportörün sözlü savunmayı da değerlendirmeye alıp davayla ilgili nihai görüşünü bir rapor haline getirerek Başkan'a sunması gerekiyor.Haberin DevamıDolayısıyla raportörün temposu ve aynı zamanda 50 bin sayfaya yaklaştığı anlaşılan dosya yükünün bu ihtimale ne ölçüde izin vereceği bu çerçevede kritik sorular olarak beliriyor.Bir varsayım olarak raportörün hazırladığı değerlendirmeyi 14 Mayıs'tan önce AYM Başkanı Prof. Zühtü Arslan'a verdiğini kabul edelim. Bundan sonraki kritik adım Başkan'ın masasında düğümleniyor. Çünkü AYM yasası ve içtüzüğüne göre genel kurulu toplantıya çağırmak Başkan'a ait olan bir yetki.Raportörün süratli hareket ettiği bir senaryoda bile kritik nokta Prof. Arslan'ın bu yetkisini nasıl kullanacağı sorusunda düğümleniyor. Tabii raportör zamana ihtiyaç duyduğu takdirde zaten Başkan'ın bir karar alması gerekmeyecektir.Haberin DevamıÜçüncü bir faktör daha var. Kapatma kararı alınabilmesi için Anayasa'nın 149'uncu maddesine göre üçte iki çoğunluk, yani AYM Genel Kurulu'ndaki 15 üyeden 10 üyenin oyu gerekecektir.Şimdi AYM'nin dün aldığı ikinci kararına gelelim. Hatırlanacağı gibi mahkeme, geçen 5 Ocak'ta Yargıtay Cumhuriyet