HDP neyse CHP odur!

Önce "Bez parçası" dedi, "Sonuna kadar karşıyım" diye diretti. Sonra AK Parti ve MHP'nin oylarıyla gerçekleştirilen kamuda başörtüsü düzenlemesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptali için yapılan başvuruya partisinin grup başkanvekili olarak imza verdi. Genel başkan olduktan sonraki siyaset yolunda, başörtüsünü ötekileştiren politikalara öncelik vermeye devam etti. Sonra gün geldi, "Üniversitelerde başörtüsü yasağı benim sayemde kaldırıldı" dedi. Hızını alamadı, "Gelin başörtüsünü tartışma konusu yapmaktan çıkaralım" çağrısı yapıp yasa teklifi hazırlattı. Fakat hazırlanan teklifte üniversitelerde ve özel sektörde başörtüsü serbestiyeti olmadığı gibi, kamuda da belli meslek grupları adına üniforma benzeri tartışmalı örtü tanımını işaret eden muğlak ifadelerle yeni tartışmaların önünü açan bir metin ortaya çıktı. Baştan beri hatırlattığım çelişkiler de cabası elbette. Kimi kastettiğimi anladığınızı biliyorum. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun hiçbir tarafından tutulamayan, siyaseten bir oraya bir buraya savrulan başörtüsü sürecinin en kısa özeti bundan daha iyi anlatılır mı bilemem. Ama kendisinin yeniden ortaya attığı başörtüsü düzenlemesine, bu konunun sarsılmaz savunucusu Başkan Erdoğan'ın bir anlamda siyasal meydan okumasıyla, tabiri caizse kazdığı kuyuya kendi düştü. "Bu konuda samimiyseniz, gelin en büyük toplumsal uzlaşma, toplumsal sözleşme olan Anayasa değişikliğiyle bu konuyu artık tartışma konusu olmaktan tamamen çıkaralım" diyen Erdoğan'a hemen mırın kırın etmeye başladı. Bu da yetmeyince, Anayasa değişikliği teklifini sunmak üzere Meclis'te grubu bulunan bütün partilerle görüşme yapan AK Parti heyetinin, HDP grup başkanvekilleri ile görüşmesini dillerine doladılar ve bir fitne çıkarmaya, Cumhur İttifakı'nın çatlayacağı algısı yaratmaya çalıştılar. Nitekim birkaç gündür hem medyalarında hem de siyaset kulislerinde MHP Lideri Bahçeli'nin, partisinin dünkü grup toplantısında çok sert bir söyleme hazırlandığını