Game over!

Genel başkanının "Önümden çekilin" demesinin üzerinden daha birkaç gün geçmeden sen onun önüne çıkarsan, başına elbet bunlar gelir. Hatta bu önüne atlamayı "Vız gelir tırıs gider" meydan okumasıyla "Sana rağmen yapıyorum" diye ilan edersen, o herkese musallat ettiğin gerçek ya da sahte troller aracılığıyla başkalarına yaptığın gibi linç edilirsin. "Etme bulma dünyası" demişler ama başkalarının tuzaklarına ihtiyaç kalmadan, kendi kazdığınız kuyuya düştüğünüzde de "Kendi düşen ağlamaz" sözünü hatırlarsınız. "Her şey güzel olacak" güzellemesinden "Vız gelir tırıs gider" kibrine dönüşen siyaset yolculuğunda, karşı mahalleden değil, kendisine her hâl ve şartta sahip çıkan kendi mahallesinden ağır bir tokat yiyen İmamoğlu için cumhurbaşkanlığı adaylığı artık hayal olmuş görünüyor. Siyaset böyle bir şeydir. Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan da olma misali, bir sonraki dönemde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na adaylığı bile tartışılır hale gelen İmamoğlu, hızlı başladığı siyaset yolculuğunda, çekirge misali bir sıçrayıp, iki sıçrayıp üçüncü büyük hatasında ciddi bir karşılık gördü. Ne İstanbul'u sel basarken ailesiyle birlikte gittiği Bodrum tatilinde, ne deprem bahanesiyle Elazığ'dan gittiği Sarıkamış kayak tatilinde, ne de İstanbul ve İstanbullu saatlerce kar altında kaldığında İngiliz Büyükelçi ile lüks mekânda güvenle ve keyifle yediği akşam yemeğinde bu denli bir tepki görmüştü İmamoğlu. Herhangi bir bedel de ödememişti. Peki neden şimdi bu tepki Aslında ne kendi partisinden ne de rakip partilerden düşmana ihtiyacı yok İmamoğlu'nun. Kendisi ve yakın çevresinin yarattığı bir kibir yumağı, onu kendiliğinden bu duruma getirdi. İstanbul'u yönetmek, İstanbulluya hizmet etmek yerine üstü örtülü bir şekilde cumhurbaşkanlığı adaylığını ilan edip bütün stratejisini bu hedef üzerine oturtmaya kalkınca başka bir son beklenemezdi. Başta kendi genel başkanı defalarca açık ya da gizli uyardı, ama dinlemedi. CHP'li diğer belediyelere yaptığı ayni ya da nakdi yardımlarla