Program başlamadan meyvelerini verdi

"Avusturya-Viyana yolculuğu için İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanında bizi uçağa taşıyan serviste bir beyefendi ile göz göze geliyoruz. Beyefendi, "Siz Sebahattin Yaşar olmalısınız" deyince, biraz şaşırıyorum ve 'evet' diyorum. Böylece tanışma başlıyor. "Ben Sakarya'da kırk yıllık Yeni Asya okuyucusuyum, sizi gazete köşesindeki resminizden tanıdım." diyor. Hanefi beyefendi, eşiyle birlikte Viyana'ya kızının yanına, torunlarını görmeye gidiyorlarmış. Onları okuma programına davet ettik, program başlamadan, güzel meyveler görülmeye başlandı."Avusturya Okuma Programı Notları - SEBAHATTİN YAŞAR - 1 GİRİŞ: İnsanın kul olduğunu hatırlatan büyük depremi biz de Urfa'da evimizde yaşadık. Üzerinde yaşadığımız zeminin, bizim dediğimiz evimizin aslında birer misafiri olduğumuzu üzerindeki sakinleri silkeleyen zeminle hissettik. Ne mutlu ki, deprem öncesi haftalarda Avusturya Viyana'da yaptığımız okuma programındaki dersler, bizi bu büyük deprem musibetine maddeten ve manen hazırlamış gibiydi. Nurun dersleri, yaşanan hadiselerle hayatımıza daha bir tatlı dokunuyordu. Risale-i Nur sohbetlerinin birer def-i bela olduğunu insan böyle zamanlarda daha bir hakkalyakin yaşıyordu. Deprem öncesi yapmış olduğumuz Viyana-Grünburg Risale-i Nur okuma programı, bizi depreme adeta tatbikata tabi tutuyordu. Hayatımızdaki okuma programlarının geçmiş ve geleceğimizi maddeten ve manen şekillendiren, ruh katan birer iksir olduğunu şimdi daha iyi anlıyorduk. Milletçe başımızdaki belaların def'i için, fert fert amellerimizi muhasebe etmenin, tövbe istiğfar etmenin kaçınılmaz olduğunu halen yaşamaktan başka çare kalmıyordu. Bu satırlar, ağır bir imtihandan geçen milletimizin fert fert atması lazım gelen adımlardan birinin de Nurların neşri, okunması, yazılması, mütalaası ve daha da önemlisi, nurların hakikatlerinin hayatımızda yaşanmasının gerekliliğini bir kez daha gösterdi. Bu imtihan bilhassa da nur talebelerinin davalarına sadakat ve istikamet imtihanıdır. Rabbim, sadakat, sebat imtihanımızı kazananlardan eylesin. Geçen ve gelecek yılı okuma programıyla taçlandırmak ve karşılamak ne güzel Avusturya Kültür Eğitim Vakfı'nın (AKEV) daveti üzerine eşim, eğitimci Yasemin Yaşar'la birlikte 2022 yıl sonu Risale-i Nur okuma programına katıldık. Doğrusu programın davetlileri farklıyken kaderin bizi programla irtibatlandırmasını, bizim daha çok böyle bir programa ihtiyacımız olduğuna bağladık. Nitekim okuma programının feyzinden biz de nasiplendik ve programdan şevkle döndük. Binler şükür. Hemen ifade etmeliyim ki, yurt dışında ve özellikle de Avrupa'da yaşayan nur talebesi kardeşlerimizin o yoğun çalışma temposu içerisinde yılsonlarındaki tatil fırsatlarını hemen bir okuma programı ile değerlendirmeleri oldukça anlamlı ve güzel. Nefsin (meşru da olsa) istirahat, eğlenme, gezme gibi isteklerine rağmen, imanı kuvvetlendirme, yeni bir şeyler öğrenme, ihlası kazanma ve muhafaza etme, uhuvveti geliştirme, namazları, duaları, okumaları, nur hizmetlerini daha da sağlama alma gibi adımlar atılması gerçekten hizmetin kerameti gibi duruyor. Bu yönüyle programa emeği geçen bütün nur talebelerini tebrik ediyorum. Tabii programın görünmeyen tarafında pek çok heyecanlar yaşanıyor. Nitekim okuma programı daveti geldiği andan itibaren programa katılacak bizlerde bir tatlı telaş başlıyor. Davet nereden gelirse gelsin, bir Risale-i Nur okuma programıyla daha irtibatlanmış olmak hakikaten bir heyecan vesilesidir. Program öncesi çalışılan dersler, yapılan mütalaalarda alınan mesajlar, araştırma ve incelemeler esnasındaki okumalar hepsi ilim kabilinden bizi zenginleştiriyor. Böylece programın ilk kazananı, programa niyetlenenler ve adım atanlar olduğu gibi, aynı zamanda program için çalışanlar, yollara düşenler de oluyor. Diğer taraftan böyle programlara memleketlerin üzerinden belaları def edecek, rahmetleri celp edecek ve ehl-i imanı iki dünya saadetlerine kavuşturacak, her bir saati binler saat hükmünde kıymetli ilim etkinlikleri olarak bakmak lazımdır. Program mekanlarında okunan derslerin her bir kelimesi birer zikir hükmünde, güzel ruhların yaratılmasına vesiledir. Program daha yolculuk esnasında meyveler vermeye başlıyor Avusturya-Viyana yolculuğu için İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanında bizi uçağa taşıyan servisteyiz. Servise biner binmez bir beyefendi ile göz göze geliyoruz. Muhatabın size tebessümle nazarı sizi de gülümsetiyor. Mü'min simalar her zaman adeta yüzünde nurlu sohbetlerin ve namazların mührünü taşıyor. Beyefendi, "Siz Sebahattin Yaşar olmalısınız" deyince, biraz şaşırıyorum ve 'evet' diyorum. Böylece tanışma başlıyor. "Ben Sakarya'da kırk yıllık Yeni Asya okuyucusuyum, sizi gazete köşesindeki resminizden tanıdım." diyor ve tatlı sohbetler ediyoruz. Sakarya okuyucularımızdan Hanefi beyefendi, eşiyle birlikte Viyana'ya kızının yanına, torunlarını görmeye gidiyorlarmış. Onları okuma programına davet ettik, program başlamadan, güzel meyveler görülmeye başlandı. Havalanacak uçağımızda merak ettiğim şeylerden birisi de, yol arkadaşımızın kim olacağı oluyor. Yanıma oturan genç Muhammed Rıfat kardeşimle tanışıyoruz. Viyana'da taksi şoförlüğü yapıyormuş. Ama bizi asıl birbirimize bağlayan şey, Rıfat kardeşimin iyi bir kitap okuyucusu olması oldu. İstanbul'dan yeni aldığı kitapların fotoğraflarını çekmiş. Onlar üzerinde konuştuk. Yolculuk boyunca neredeyse girmediğimiz konu kalmadı. Ben de inince çantamda olan "Genç Hikayeler" isimli kitabımı kendisine imzaladım. Aynı zamanda Viyana Havalimanında bizi bekleyen Hacı Polat kardeşimizle tanıştılar. Hacı bey, Muhammed Rıfat kardeşimize Viyana'da Risale-i Nur sohbetlerinden bahsetti ve onu derslere davet etti. O da inşallah katılabileceğini ifade etti. Muhammed Rıfat kardeşimizle burada vedalaşıp ayrıldık. Okuma programı henüz yolculukta iken güzel meyvelerini vermeye devam ediyordu. Grünburg, pek çok nur talebesinin yaşadığı nurlu belde Başka bir ülkede en güzel şeylerden birisi, tanış bir sima ile karşılaşmaktır. Bu duyguyu, yurt dışına çıkan hemen herkes yaşar. Yani normal şartlarda çok önemli görülmeyen bir Türkçe konuşan insan veya yollarda bir Türkiye plakalı otomobil, başka bir ülkede olunca hemen bir heyecan vesilesi oluyor. Biz de bu heyecanı Viyana Havalimanında bizi bekleyen Hacı Polat kardeşimizi görünce yaşadık. Gözleri sizi arayan birinin olması ve bunun da bir nur talebesi olması daha bir heyecan uyandırıyor insanda. Bütün yeryüzüne dağılmış bir şahs-ı manevinin parçası olmak ne büyük bahtiyarlık. Grünburg yollarındayız. Hacı bey, yolda bir kahve içirerek, 'kahve bahane, sohbet şahane' kabilinden hatırı derinleştiriyor.