Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz...

"Bu dünyada Rabbimizi sık sık analım ki, ölürken de anmamız kolay olsun. Yaşarken hatırlanmazsa ölürken hatırlamak zor olur." Evliya zatlardan birisi bir gün, sevdiklerine buyuruyor ki: "Ey insanlar, nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz. Bu dünyada Rabbimizi sık sık analım ki, ölürken de anmamız kolay olsun. Yaşarken hatırlanmazsa ölürken hatırlamak zor olur. Onun için şimdiden Allah demeye dilimizi alıştıralım ki son nefeste Allah dememiz zor olmasın." Bir büyük zat öyle buyurur: "Her günü son gün, her namazı son namaz, her nefesi son nefes imiş gibi yaşa." Hayatın süratli akışı, yoğun meşguliyet, insana ahireti hatta dünyada, dünyada yaşadığını unutturuyor. Seneler, aylar, günler ve saatler su gibi akıp geçiyor da insan farkına varamıyor. Şu iş bitsin, bu iş bitsin derken, bir de bakıyorsunuz, ömür geçmiş. Yaş ilerlemiş... Dünya hayatı rüya gibidir. Ölünce rüya bitecek, hakiki hayat başlayacaktır. Hadis-i şerifte, (İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar) buyuruldu. Ölmeden önce uyanmak gerekir. Peygamber efendimiz, (Şu kişiye şaşılır ki, o dünyanın peşinde, ölüm de onun peşindedir) buyurdu. O hâlde, (Nasihat olarak ölüm yeter) hadis-i şerifini düşünerek ölenlerden ibret almaya çalışmalıdır. Dünyaya her gelen, dünyaya devamlı kalmak için değil, bir müddet kalıp, gitmek için geliyor. Yolcunun yol güzergâhlarında biraz kalıp gitmesi gibi. Vakti saati gelen gidecektir. Yüz sene evvel hiçbirimiz yoktu, yüz sene sonra belki hiçbirimiz olmayacağız. Dünya, ahiretin kazanıldığı yerdir. Rüya gibi olan bu hayatı, dikkatli ve uyanık geçirirsek sonsuz ahiret hayatını kazanmak nasip olur. Dünyada her yaptığımızın hesabını vereceğiz. Peygamberimiz "sallallahü aleyhi ve sellem" buyurdu ki: (Kıyamet günü herkes, dört suale cevap vermedikçe hesaptan kurtulamayacaktır: