Müslümanlar, ilimde, fende ve medeniyette rehber oldu

İslamiyet ilme ve fenne çok önem vermiştir. İslam dini, bütün yeniliklerin devamlı takip edilmesini ve her gün yeni şeyler keşfetmeyi, ilerlemeyi emreden bir dindir. Bundan dolayı, İslamiyet'in başlangıcından itibaren, ilim adamlarına çok ehemmiyet verilmiş, ilmî, fennî ve teknik tecrübeler yapılmış, Müslümanlar, tıpta, kimyada, astronomide, coğrafyada, tarihte, edebiyatta, matematikte, mühendislikte, mimarlıkta ve bunların hepsinin temeli olan, güzel ahlâk ve içtimaî sosyal bilgilerde, en mükemmel dereceye vâsıl olmuşlar, ulaşmışlardır. Bugün dahi saygı ile yâd edilen, anılan kıymetli âlimler, hakîmler, mütehassıslar, üstatlar yetiştirmişler, dünyanın hocası, medeniyetin rehberleri olmuşlardır. O zaman, yarı vahşi olan Avrupalılar, fen bilgilerini İslam üniversitelerinde öğrenmişler, hattâ Papa Sylvester gibi, Hristiyan din adamları bile Endülüs Üniversitelerinde okumuşlardır...

Bugün, hâlâ Avrupa dillerinde kimyaya, (Chemie) ve cebire Arabî El-cebir kelimesinden (Al-gebra) ismi verilmektedir. Çünkü bu ilimler, evvela Müslümanlar tarafından dünyaya öğretilmiştir...

Bugün, insaflı Hristiyanların kabul ettiği gibi, "hakiki Rönesans", yani "Eski kıymetli ilimlerin dönmesi" İtalya'da değil, Abbasîler zamanında, Arabistan'da başlamıştır ki, Avrupa'daki Rönesans'tan çok çok öncedir...

Ne yazık ki, bu büyük terakki, gelişme, 17. asırda birdenbire hızını kaybetmiştir. Bu felâkete, "Hıristiyanların, Müslüman olmayanların yaptığı her şey, ilim, fen ve teknoloji ile ilgili buluşlar, Müslümanlara haramdır" diyerek, Müslümanların, yeni keşifleri takip etmesine mâni olan mason ve Yahudi siyaseti ve bunlara aldanan cahil kimseler sebep oldu...