Yallah hapse yürü

Eskiden aynı anda hem Atatürk hem de cumhuriyet üzerinden "işlem" yaparlardı. Şimdi varsa yoksa Atatürk, cumhuriyeti anan yok. Vaktiyle "Cumhuriyet mitingleri" bile yaparlardı. Daha eskiden de dönemin kudretli orgenerali Çevik Bir, 28 Şubat sürecinde savcıları brifinge çağırırken, "Cumhuriyetin savcıları gelir, meşrutiyetin savcıları gelmez" demişti. Hülasa, "cumhuriyet ayağını" gayet iyi çalıştırıyorlardı. Anlaşılan o ki bu ayak kadük kalmış. Bilmiyorum, belki de Z kuşağına yutturmakta zorluk çekiyorlardır. Zira, cumhuriyete karşı çıkıp da "meşrutiyet" isteyen veya "saltanat gelsin" diyen yok. Tam aksine... 29 Ekim 1923'te Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'na "Türkiye devletinin dini, Din-i İslam'dır" ibaresi eklendiğinden bahisle, "Cumhuriyet, İslam Cumhuriyeti olarak kuruldu" diyenler var. Gerçi vaktiyle de "meşrutiyet" gelsin diyen yoktu ama hem kuşak farkı vardı hem de "Yersen de bu yemesen de bu!" yollu ceberut aşamaya ulaşmışlardı. Demem o ki "işlemden" randıman almaları için "araçsallaştırdıklarının" zıddına ihtiyaçları var. Zaten "araçsallaştırma" teknikleri de zıddıyla kaim. İhtiyaçlarını karşılayacak olan "Atatürk karşıtları" da sosyal medyada mebzul miktarda var. Hoş, olmasaydı da üretirlerdi. Kaldı ki olanların da ne kadarı "serada" üretilmiş, ne kadarı "natürel" bilemiyorum. Benim bildiğim tek şey, hibrit savaş kapsamındaki söz konusu "işlemin" maksadı, Erdoğan ve AK Parti'yi iktidardan düşürmek. Sizin anlayacağınız, "Biden muhalefeti" işbaşına gelecek, memleketin üstüne çöken "karanlıklar" dağılacak. Yani...