Oh be kriz çözüldü

CHP'nin malum partilerle kurduğu ittifakta "temsil krizi" hızla büyüyordu. İttifak her an dağılabilirdi. Kılıçdaroğlu ne yapacaktı İşi bu defa gerçekten zordu. "Dostlarımızla iktidar olacağız..." demişti ama bunu hiç hesaba katmamıştı. Yeni "refikinin" gözünden hiçbir şey kaçmıyordu. Bu da gayet normaldi. Ne de olsa içlerinde (Erdoğan'ın sayesinde de olsa) sadece Davutoğlu başbakanlık yapmıştı. Hatta sosyal medya hesabına "62., 63., 64. Türkiye Hükümetleri Başbakanı" yazmıştı. Ayrıca strateji dehasıydı. Dönemin Dışişleri Bakanı olarak Suriye politikamızın da mimarıydı. Gerçi bu özelliğini ne Kılıçdaroğlu ne de Davutoğlu hatırlamak istiyordu. Zira, Kılıçdaroğlu Suriye politikası nedeniyle "Davutoğlu, Cumhuriyet tarihimizin gelmiş geçmiş en çapsız bakanıdır" demişti. Davutoğlu da buna mukabil, "Kılıçdaroğlu'nda ahlaki formasyon eksikliği var..." tespitinde bulunmuştu. CHP, İP, Demokrat Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi'nin birkaç ay boyunca üzerinde çalıştıkları iddia edilen "güçlendirilmiş parlamenter sistemin" kamuoyuna nasıl ve nerede açıklanacağı konusunda "çatlak" çıkmıştı. Yetmezmiş gibi CHP, İP ve DEVA Partisi'nin temsilcileri, oluşturulan ortak metni bir televizyon programında ayrıntılarına kadar anlatmışlardı. Söz konusu programda Gelecek Partisi temsilcisi yoktu. Davutoğlu'nun gözünden kaçmayan işte buydu. Kısmi temsilden çok rahatsız oldu. Önce CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nu arayıp rahatsızlığını dile getirdi, sonra da İP Genel Başkanı Akşener'i. Fakat DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan'ı aramadı. Bunun üzerine Babacan, "Yoksa Davutoğlu beni ciddiye almıyor mu" diye bir an için rahatsız olacak gibi oldu ama hemen aklına "Görünür değildim ama tam göbeğindeydim" ifadesiyle dışa vurduğu tarz-ı siyaseti geldi. Rahatsız olmaktan vazgeçti, içine attı. Zamanı gelince dışa vuracaktı. Akşener, rahatsızlığını bildiren telefonu üzerine hemen harekete geçerek Davutoğlu'nu konutunda ziyaret etti. Kılıçdaroğlu mu Davutoğlu'nun araması üzerine 2 ciddi karar aldı. Biri, Davutoğlu'na akşam yemeği vererek gönlünü alacaktı. Diğeri, "Babacan ve Davutoğlu ile benzerliklerimiz yüzde 99 oranında" şeklindeki kanaatini, "Davutoğlu'yla yüzde 99, Babacan ile yüzde 100 oranında" şeklinde revize edecekti. Aldığı 2 kararı da başarıyla uyguladı. Gelgelelim, Davutoğlu bir türlü ikna olmuyor, "temsil krizi" bitmek bilmiyordu.