Çünkü iyi hissettiriyor!

Hayatta kalmak, açlığımızı susuzluğumuzu gidermek, başımızı sokup tehlikelerden emin olacağımız sağlam bir dam bulmaktan sonra hayattaki en temel beklentimiz "iyi hissetmek".

Daha zengin, daha güçlü, daha güzel, daha popüler, daha itibarlı olma çabalarımız, hayattaki tüm koşuşturmalarımız son tahlilde "iyi hissetmek" için

Bize acı verecek şeylerden kaçınıyor, "iyi hissettireceğine" inandığımız şeylerin peşinden koşuyoruz.

Gel gör ki bazen, "iyi hissettirecek" şeylerden kaçınmamız, hatta "iyi hissettirmek" şöyle dursun, bayağı kötü hissettirecek şeylere tahammül etmemiz gerekiyor.

Çünkü bizi bir an için "iyi hissettirecek" olan bir fiil, uzun vadede felaketimize yol açabiliyor.

Bunun için de hislerimizi dizginlememiz, kendimizi tutmamız, aklımızla hareket etmeyi öğrenmemiz gerekiyor.

Yol açacakları olumsuzlukları hesap ederek bazı zevkleri ertelemek ya da tamamen terk etmek, buna karşılık ileride büyük ödüller kazandıracak bazı zorluklara tahammül etmek, çocuklarımıza kazandırmaya çalıştığımız tutum ve davranışlar

Onlara sigara içmemeleri, uyuşturucu kullanmamaları ya da kumar oynamamaları gerektiğini öğretmeye çalışıyoruz mesela.

Etraflarında ilgilenebilecekleri tonla eğlenceli, zevkli, ilginç şeyi bir kenara bırakıp tüm dikkatlerini sıkıcı derslerine vermelerini istiyoruz.

Ama bu konuda, yetişkinler olarak daha bizim kendi sicillimiz pek parlak değil!

Seksenli yıllarda, yetişkinlerde emniyet kemeri takmanın önemi konusunda farkındalık yaratma amacıyla hazırlanmış bir kamu spotu vardı.

Bir dış ses, emniyet kemerini takmadan seyreden bir şoförü ikaz ediyor, o da "sıkıyor be abi" diyerek cevap veriyordu. Derken bir elektrik direğine çarpan araçta can veren şoförün ruhu, dramatik bir müzik eşliğinde göğe yükselirken, "ben sana emniyet kemerini tak demedim mi" diyen dış sese şöyle cevap veriyordu: "Sıkıyordu be abi!"

"Kemer takmak", sıksa da (yani kötü hissettirse de) yapılması gereken bir şey.

Ama bunu bir türlü anlayıp içselleştiremiyor, hayatın sıkıcı gerekliliklerini göz ardı edip, iyi hissetmeyi her şeyin önüne koyuyoruz.

İyi hissetmeye karşı zaafımız, bizi hem manipülasyona açık hale getiriyor hem de kolayca istismar edilebilir kılıyor.

Kulağımıza iyi hissettiren sözler fısıldayanlara derhal tav oluyoruz!

Sözleri baştan aşağı yalan, kendileri dolandırıcı olsa bile!..

Hiç tanımadığı bir erkekten "bütün kadınlardan daha güzel olduğuna" dair bir iltifat alan ortalama güzellikte bir kadının, iltifatı yapan adamın niyetinden kuşkulanması beklenir.

Yahut ortalama zeka sahibi bir kişinin, piyango bileti almadığı halde telefonda piyangodan milyonlar kazandığını söyleyen sesin bir dolandırıcıya ait olduğunu hemen