NATO'nun Türkiye'ye Faydası Ne

RUSYA'NIN Ukrayna'ya saldırmasından sonra, İsveç ve Finlandiya'da NATO'ya girme iradesi ortaya çıktı. Fakat bu iki ülkenin teröre destek vermesi, Türkiye başta olmak üzere bazı ülkeleri tedirgin etti. Gerçekte, ABD ve Batı ülkeleri farklı dozajlarda teröre destek veriyorlardı. Türkiye, İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya girmesine onay vermediği için NATO'yu temsilen heyetler, arabuluculuk için Ankara'daki diplomatik trafiğini hızlandırdı. Rusya'nın, SSCB dönemindeki gücüne tekrar kavuşma ve dünyada "belirleyici bir blok" oluşturma girişiminde bulunması NATO'yu harekete geçirdi. Bir genişleme stratejisi planladı. Üstelik bu genişleme Rusya'ya doğruydu. NATO ekseninde, ABD ve Rusya arasındaki gerginliğin asıl sebebi buydu! Türkiye, NATO'nun en yüksek askeri gücüne sahipti. Gelişmelerden etkilenmesi tabii idi. Konu bu sebeple Türkiye'nin gündemine girmişti. NATO'daki durumumuz yeniden sorgulanmalıydı. Çünkü 70 yıllık beraberlikten hiçbir fayda görmemiştik. pushfn('ads'); 2. Dünya Savaşı sonrası Rusya'daki komünist rejim Avrupa'yı tehdit ediyordu. 1949'da 10 Avrupa ülkesi Washington'da bir araya gelerek Kuzey Atlantik Paktı ismiyle NATO'yu kurdular. Rusya tehlikesine karşı birlikte savunma yapmayı amaçladılar. Üye ülkelerden birine yapılan saldırı NATO'ya yapılmış sayılacaktı. 1952'de Türkiye ve Yunanistan da NATO üyesi oldu. 1954'te de Batı Almanya! Rusya - Ukrayna Savaşı ve İsveç'in, Finlandiya'nın da NATO'ya katılma taleplerinden sonra, Japonya bile NATO'ya girmeyi gündemine aldı. Dünyada denklemler yeniden kuruluyordu. NATO VE TÜRKİYE TÜRKİYE, 1951'de NATO'ya girmeyi konuşurken Cafer Tayyar Eğilmez Paşa NATO konusunda Türkiye'yi uyardı: "NATO'ya alınmak isteyişimizin asıl amacı, Ortadoğu cephesinin kurulmasıdır. Bütün bir Türkiye ve İslam camiasının federasyon biçiminde birleştirilmesidir." ABD ve Batı'nın Ortadoğu'ya olan ilgisi şimdi daha iyi anlaşılmıyor mu ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'ni (BOP) bu gerçekleri dikkate alarak değerlendirmeliyiz. pushfn('ads'); Türkiye, bölgede en büyük "askeri güç"tür. ABD bu gücü hem kontrolünde tutmakta hem de kendi lehine kullanmaktadır. NATO, ABD güdümünde Sevr-ABD stratejisidir. Türkiye, baştan beri NATO'ya destek vermiş; fakat en haklı davalarında bile NATO'nun desteğini alamamıştı. NATO, Hıristiyan ülkelerin öncülüğünde kurulduğu için, maalesef yalnız onların güvenliğine hizmet etmektedir. 1974'te Rumlar Kıbrıs'ta soydaşlarımıza soykırım uygularken, Türkiye'nin Kıbrıs Barış Harekâtı kararı alması NATO'yu rahatsız etti. Kıbrıs'a müdahale edilmesini istemediler. Hatta Türkiye'yi tehdit ettiler. NATO, terörle mücadelemizde Türkiye'nin değil; teröristlerin yanında yer aldı. 15 Temmuz darbe kalkışmasında bile NATO, Türkiye'nin yanında olmadı; darbecileri destekledi. İsrail, ABD ve Batılı ülkeleri de arkasına alarak Filistin toprakları içinde yer alan Kudüs'ü başkent ilan etti. Savaşları durdurmak, barışı savunmak iddiasındaki NATO ve BM, bu haksızlıklara seyirci kaldı. Filistin'in işgali ve Filistin halkına uygulanan soykırım konusunda da sessizliğini korudu. Hal böyleyken,