Ülkemizde özel eğitim alanının sorunları nelerdir

Prof. Dr. Tevhide Kargın ile özel eğitim alanını, ülkemizin dünyada özel eğitim açısından nerede olduğunu ve özel eğitim alanının sorunlarını konuştuk. "Özel eğitime başlama yaşı fark edilme yaşıdır. Aslında özel eğitimde en çok tartışılan konulardan biri çocukların nerede eğitim göreceğidir. Kaynaştırma en fazla tercih edilen eğitim seçeneğidir. Çünkü özel gereksinimli bireyler için ayrı yaşam alanları, ayrı alışveriş merkezleri, ayrı işyerleri açamayacaksak -ki bu kabul edilebilir bir şey değil- toplumun içinde yaşayacaklarsa ve topluma katılım göstereceklerse, bu katılımın okul sıralarından başlaması düşüncesiyle kaynaştırma en fazla tercih edilen eğitim seçeneğidir." "Özel eğitim alanının özel eğitim alanına ilişkin donanımlı bireylereuzmanlara ihtiyacı vardır. İlk 36 ayda çocuğun gelişiminde sınırlılıklar olduğunda çevredeki yakınlar, komşular ve aile büyükleri, anne babayı "büyüyünce geçer, yoktur bir şey" şeklinde rahatlatmak yerine bir uzmana yönlendirme konusunda destekleyici olmalıdırlar. Ne kadar erken tanılanır, eğitim sürecine ne kadar erken başlanırsa ve bu süreç aileyle birlikte takip edilirse başarı da o oranda artacaktır." Bize Biraz Özel Eğitim Alanından Bahseder misiniz Özel Eğitim Nedir Kimleri Kapsar Her bireyin sahip olduğu bedensel, duygusal, sosyal, zihinsel ve dil özellikleri vardır. Her ne kadar içinde yaşadığımız çevre ve kalıtımsal özelliklere bağlı olarak bu özelliklerimiz birbirinden farklılaşsa da -ki bu farklılıklar bizi biz yapan özelliklerimizdir- içinde yaşadığımız çevrenin şekillendirmesiyle gelişim alanları açısından biz birbirimize benzeriz. Doğumdan itibaren gelişim basamaklarını teker teker çıkarken, hem zaman hem de sıralama açısından benzer bir döngüyü izleriz. Benzer zamanda yürür, benzer zamanda konuşur, aynı yaşta okula başlar, hemen hemen aynı zamanda okuma-yazmayı öğreniriz. Ancak bazı bebeklerçocuklar ise bedensel, duygusal, sosyal, zihinsel ve dil gelişimi açısından yukarıda sıraladığım gelişim alanlarında akranlarının izlediği sırayı izlemekte güçlük çekerler. İşte özel eğitim alanı, akranlarının izlediği sırayı izlemekte güçlük çeken özel gereksinimli bireylere yönelik yürütülen eğitim- öğretim çalışmalarını kapsayan bir alan olarak tanımlanabilir. Özel eğitim alanı içerisinde hangi çocuklar var dediğimizde oldukça geniş bir gruptan söz ediyoruz. Zihin engelli bireyler, otizm spektrum bozukluğu olan çocuklar, işitme engelliler, görme engelliler, bedensel engelliler, öğrenme güçlüğü olanlar, duygusal davranışsal güçlüğü olanlar, üstün yetenekli çocuklar ve süreğen hastalığı olan bireyler bu grup içerisinde yer alan bireylerdir. Böylesine Geniş Bir Gruptan Söz Ettiğimize Göre Özel Eğitime Başlama Yaşı Sizce Ne Olmalıdır Bebeğin çocuğun gelişim alanlarında akranlarıyla farklı özellikler gösterdiğinin fark edildiği an özel eğitime başlanmalıdır. Dolayısıyla özel eğitime başlama yaşı fark edilme yaşıdır. Bu konuda bebeklere çocuklara sağlık hizmeti veren hekimlere büyük sorumluluk düşmektedir. Çünkü bebeğin ilk aşılarını yaptırmaktan başlayarak belirli aralıklarla karşılaştığı çocuk hekimlerinin gelişimsel olarak da izleme konusunda sorumlulukları bulunmaktadır. Ayrıca anne- babalar da işlerin yolunda gitmediğini düşündüklerinde mutlaka en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalıdırlar ve gerekli görülmesi durumunda hiç beklemeden özel eğitime başlamalıdırlar. Bebeğin çocuğun erken dönemde eğitime başlaması başarının en önemli yordayıcısıdır. Ancak ne yazık ki konuya ilişkin yapılan araştırmalar farkedilme ile eğitime başlama yaşı arasındaki farkın kapatılmadığını, erken dönemde fark edilen bebeklerinçocukların hemen eğitime başlamadıklarını göstermektedir. Özel Eğitime Gereksinim Duyan Çocuklar Eğitimlerini Nerede Sürdürebilirler Özel eğitime gereksinim duyan çocuklar için en yaygın üç tür yerleştirme seçeneği vardır. Bunlardan birincisi tanı gruplarına göre açılmış olan ayrı yatılı okullardır. Diğeri genel eğitim okullarının bünyesinde açılmış özel eğitim sınıfları; son olarak da kaynaştırma sınıflarıdır. Ülkemiz 1997 yılında kabul edilen yasal düzenlemeyle kaynaştırma eğitimini benimsemiş bir ülkedir. Bunun anlamı çocukların genel eğitim okullarında akranları ile birlikte eğitimlerini sürdürmesi olarak düşünülmelidir. Ayrı okullar daha çok daha yoğun özel eğitime duyan gereksinim duyan yetersizlikten daha ağır derecede etkilenmiş olan çocuklar için açılmış okullardır. Buralarda özel eğitim alanından mezun öğretmenler ağırlıklı olarak çalışır. Özel eğitim sınıfları ise genel eğitim okulları içerisinde yine tanı grupları temel olarak açılan görme engelliler sınıfı, otizm sınıfı ya da zihin engelliler sınıfı gibi açılmış olan sınıflardır. Aslında özel eğitimde en çok tartışılan konulardan biri çocukların nerede eğitim göreceğidir. Kaynaştırma en fazla tercih edilen eğitim seçeneğidir. Çünkü özel gereksinimli bireyler için ayrı yaşam alanları, ayrı alışveriş merkezleri, ayrı işyerleri açamayacaksak -ki bu kabul edilebilir bir şey değil- toplumun içinde yaşayacaklarsa ve topluma katılım göstereceklerse, bu katılımın okul sıralarından başlaması düşüncesiyle kaynaştırma en fazla tercih edilen eğitim seçeneğidir. Kaynaştırmanın tercih edilmesinin bir diğer nedeni de ayrı okullarda eğitim gören özel gereksinimli çocuklar kendilerinden daha iyi modeller göremedikleri için gelişmeleri beklenenin altında olmakta, buna karşın normal gelişim gösteren çocuklar da kendilerinden farklı öğrenme hızına sahip arkadaşlarıyla nasıl yaşayacaklarını öğrenemedikleri için toplumda istenen bütünleşme olamamaktadır. Aslında bilmemiz gereken geleceğin mimarlarının, mühendislerinin, doktorlarının ve avukatlarının ilkokul sıralarında eğitimlerine başlıyor olmasıdır. Tipik gelişim gösteren çocuklar eğer hiç özel gereksinimli bir arkadaşa sahip olmamışsa, gelecekte de mesleğini icra ederken beklenen duyarlılığı göstermekte zorlanmaktadırlar. Dolayısıyla üç tür eğitim seçeneği olmasına karşın en fazla tercih edilen, tabi durumları uygun olması koşuluyla, eğitim seçeneği kaynaştırma eğitimi olarak düşünebilir. Özel Eğitime Açısından Ülkemiz Dünyanın Neresinde Evet, bu çok güzel bir soru. Bunu ben de sık sık kendime soruyorum. Tabi Dünya derken daha çok eğitimle ilgili sorunlarını büyük ölçüde çözmüş, daha gelişmiş olan ülkelere bakıyoruz. Bu ülkelere baktığımızda özel eğitim açısından ülkemizin öncelikle yasal düzenlemeler açısından çok güçlü olduğunu söyleyebilirim. Hatta bazı yönlerden yasal düzenlemeler boyutunda pek çok Avrupa ülkesinin de önünde olduğunu söyleyebilirim. Ancak sahip olduğumuz yasal hakları uygulamaya ne kadar yansıtabiliyoruz sorusunu sorduğumuzda bunun cevabını tamamıyla yansıtıyoruz şeklinde vermek oldukça güç. Örneğin ülkemiz engelli bireylerin ağırlıklı olarak kaynaştırma eğitimi yoluyla eğitim görmesini öngörürken biz kaynaştırma ile ilgili sorunlarımızı yıllardır çözemiyoruz. Bunun temel nedeni aslında tanımına uygun bir kaynaştırmayı hayata geçiremiyor olmamızdan. Kaynaştırmanın tanımında öğretmene ve veya engelli öğrenciye gerekli destek eğitim hizmetleri sunularak engelli öğrencilerin genel eğitim sınıflarında eğitim görmesi vardır. Yani bu şu anlama geliyor siz engelli bir öğrenciyi hiçbir destek eğitim hizmeti sağlamadan genel eğitim sınıfına yerleştirirseniz bu kaynaştırma yapıyorsunuz anlamına gelmez. Çünkü genel eğitim sınıflarında eğitim gören öğretmenler yani sınıf öğretmenleri özel gereksinimli çocukların ihtiyaçları ve neler yapılması gerektiği konusunda yeterince donanımlı değildirler. Öğretmene hem sınıf içi hem sınıf dışı desteklerin sağlanması gerekmektedir. Ancak okullarımızda baktığımızda özel eğitim desteğini sağlaması beklenen personelin hem nitelik kendi nicelik açısından yeterli olmadığını görebiliriz. Öğretmene ve veya engelli öğrenciye destek eğitim hizmeti sunması beklenen kişiler rehber öğretmenlerdir ancak ya okulların bir kısmında rehber öğretmen bulunmamakta ya da bulunsalar dahi rehber öğretmenler özel eğitimle ilgili çok sınırlı bilgiye sahiptirler. Aslında kaynaştırmanın 25 yıla yakın bir tarihçesi olmasına karşın hala sınıf öğretmenleri, engelli öğrencileri eğitimini kendi sorumlulukları olarak görmemekte ve çocukların kendileri için açılmış ayrı okullara ve özel eğitim sınıflara yerleştirilmesi konusunda ısrarcı davranabilmektedirler.. Yine dünya ile karşılaştırdığımızda bir başka konu da eğitimin en önemli görevi, bir toplum içinde yaşayan bireylerin toplumla uyum içerisinde ve toplumla birlikte yaşayabilme becerisini kazanmalarını sağlamaktır. Biz özel gereksinimli bireylere okul öncesi dönemden başlayarak ilkokul, ortaokul, lise ve hatta yükseköğrenimlerinde gerekli düzenlemeleri alarak başarılı bir biçimde eğitim hayatlarını tamamlamalarını sağlasak da eğer okul sonrası toplumla bütünleşmelerini sağlayamıyorsak eğitimde başarılı olduğumuz söylenemez. Bugün engelli bireyler toplum içerisinde sahip olduğu engelli birlikte yaşamını sürdürmede zorluk yaşıyorlar. Örgün eğitim çağı biten pek çok engelli genç ve yetişkin birey aileleri ile birlikte evde yaşamlarını devam ettirmekteler. Kendilerine ait bir yaşamı kurgulama, iş ve meslek edinme ve yaşamını bağımsız olarak sürdürme konusunda son derece sınırlıdırlar. Bu durum pekçok aile için endişe verici bir durumdur. Bence bir ülkenin özel eğitim açısından gelişmişlik düzeyi sokakta, markette, pazarda, parkta, alışveriş merkezlerinde, bankalarda, eğlence yerlerinde gördüğümüz engelli birey sayısıyla doğru orantılıdır. Eğer biz yukarıda sıraladığımız yaşam alanlarında yeterince engelli birey görmüyorsak, bunun nedeni sayılarının diğer gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında daha az olmasından değil, engelli bireylerin okul ve ev dışındaki yaşam alanlarına katılma konusundaki güçlüğünden kaynaklanıyor olmasıdır. Aslında özetle söylemek istediğim temel konu eğitim açısından dünyaya baktığımızda pekçok sorunumuz var ancak dünyadaki gelişmiş ülkeler olarak adlandırılan ülkelerde de bu sorunlar tamamıyla çözülmüş değil. Onlar da benzer ya da farklı çeşitli sorunlara sahipler. Ancak topluma katılım konusunda diğer gelişmiş ülkelerle kıyasladığımızda daha sınırlı kaldığımızı ve engelli çocuğa sahip ailelerin büyük bir kısmının kendilerinden sonra ne olacağı konusunda yalnız bırakıldıklarını söyleyebilirim. Yine ülkemiz açısından önemli bir konu da engelli birey istihdamıdır. Biliyorsunuz ülkemizdeki yasal düzenlemeler ile engelli bireylerin istihdamına ilişkin çeşitli düzenlemeler ve hatta pozitif yönde ayrımcılığa ilişkin çeşitli düzenlemeler bulunmaktadır. E KPSS bunun bir örneğidir. Ancak ne var ki çeşitli nedenlerle süreğen hastalığı olanlar yani sağlık problemi olanlar da aynı kategoride yer aldıkları için görme, zihinsel, otizm ya da işitme engelli bireyler daha az sayıda istihdamda