Eğitim kurumları iktidarın mutlak yönetim ve denetimi altındadır

Avrupa Sosyal Demokrat Hareketi Başkanı Cezmi Doğaner ile eğitimimizi konuştuk."Gerici, dayatmacı, rantçı eğitim sistemi ülkenin soluk borusunu tıkamıştır. Hedeflediğimiz kaliteye ulaşmak istiyorsanız, demokratik, çağdaş, laik, bilimsel, halkçı eğitimi ivedilikle uygulanması gerekir. Eğitimde başarılı olan ülkelerin devlet yönetimine baktığınızda demokratik ve katılımcı olduklarını görürsünüz. Gelecek kuşakların, potansiyellerini, dinamizmini, yaratıcılıklarını ve hayallerini Türkiye'de yaşama geçirmeleri için teknolojik devrim çağı koşullarına uygun eğitim planlaması yapılması bir zorunluluktur.""Bilime ve insana yatırımın sonuçlarını ancak uzun vadede görebiliriz. Okullar da verilen ezberci eğitim, ülkemizde tartışan, eleştiren, sorgulayan, dolasıyla yaratıcı, üretici, demokrat kişiliklerin, özgür bireylerin gelişmesinin ve yetişmesinin önündeki en büyük engeldir."Türkiye de eğitimi nasıl görüyorsunuzUrsula K. Le Guin "Bir nesil, bilginin cezalandırıldığı ve cehaletin saadet olduğunu öğrenerek yetişiyor. Bir sonraki nesil cahil olduklarını bile bilmeyecek çünkü bilginin ne olduğunu bilmeyecekler.", diyor. Okullar da kayıp bir kuşak yetişiyor. Eğitim, toplumun siyasi ve ekonomik kaderini elinde tutan iktidarlar ve egemen güçler tarafından yönlendirilen, denetlenen politika konusu olagelmiştir.Eğitim nasıl olmalıNitelikli eğitimin temeli, demokratik katılımcı, sistemlerden geçer. Nitelikli eğitim sistem temellidir. Hedeflediğimiz kaliteye ulaşmak istiyorsanız, demokratik, çağdaş, laik, bilimsel, halkçı eğitimi ivedilikle uygulanması gerekir. Eğitimde başarılı olan ülkelerin devlet yönetimine baktığınızda demokratik ve katılımcı olduklarını görürsünüz. Örnek; Finlandiya, İsveç, Güney Kore, Hollanda vb. ülkelerde bu sistemle yetiştirilen bireyler toplumu sosyal, kültürel, ekonomik, siyasal, yönlerden geliştiren kalkındıran, daha yaşanılası, barışçı, ÇEVRECİ, bir dünya için demokratik çağdaş laik, sosyal ve hukuk temelli, yaşamı benimseyen toplumlara dönüştürülebilen eğitim programları uygulanmaktadır.Gelecek kuşakların, potansiyellerini, dinamizmini, yaratıcılıklarını ve hayallerini Türkiye'de yaşama geçirmeleri için teknolojik devrim çağı koşullarına uygun eğitim planlaması yapılması bir zorunluluktur. Bilime ve insana yatırımın sonuçlarını ancak uzun vadede görebiliriz.BUGÜN UYGULANAN EĞİTİM NASILYirmi yıldır iktidarda bulunan AKP iktidarının öncelikli hedefi eğitim yoluyla toplumu dönüştürmektir. Önce islamcı-şeriatçı biçimlendirme ve yapılandırma yaptı. Son yıllarda vahhabi islamına benzer teokratik, tanrısal olduğuna inandıkları ucube bir sistemi uygulamaya koydular. Anaokuldan Lise son sınıfa kadar olan ders kitaplarında bilgi açısından, gerici, şoven, çağdışı ve skolastik anlayışla yazılmış, bilim ve akıl dışı propaganda yapılıyor.Okullar da verilen ezberci eğitim, ülkemizde tartışan, eleştiren, sorgulayan, dolasıyla yaratıcı, üretici, demokrat kişiliklerin, özgür bireylerin gelişmesinin ve yetişmesinin önündeki en büyük engeldir. Gençlere düşünme ve kuşku yerine, tartışılmaz doğrular ve bilge öğütler öğretiliyor.Türkiye'de eğitim özellikle skolastik geleneği sürdüren din eğitimi gençlere yaratıcılığı değil, koşulsuz biat etmeyi, itaati öğretmenin bir yolu olagelmiştir. (O kadar ki insanların "yaratıcı" olabileceğini ileri sürmek bile günahtır: Yaratıcılık, Tanrı'ya özgüdür çünkü.) Din doğal olarak kuşkuyu değil sorgulamasız iman etmeyi öğretir.Oysa asıl zor olan insanın yaratıcı gizil güçlerinin gelişmesini sağlayan kuşkunun öğretilmesidir. Bertrand Russel 'insanlar inançlarıyla doğar kuşku duymasını sonradan öğrenirler.' demişti.Biz gençlerimize neyi öğretiyoruz dersiniz Kuşkuyu mu, yoksa kesin gerçekleri ve tartışılmaz doğruları mı Din derslerinin zorunlu mantık ve felsefenin seçimlik yapıldığı bir eğitim ortamında bu sorunun yanıtı çok açık değil miNASIL BİR İNSAN TİPİ YETİŞİYOROkullar, taklitçi, nakilci papağan hafızlar yetiştiriyor. Hıfzetmeyi ve hafız olmayı sadece din okullarının bir niteliği olarak görmemek gerekir. Öğrenci sayısı hızla artan din okullarının skolastik alışkanlığını diğer okulları, öğrencileri ve öğretmenleri de ister istemez etkilemektedir.Gençlerde eleştiri ve tartışma eğilimini azaltan bir diğer etken yaygın olarak uygulanan "test" yöntemidir. Yanıtı "doğru- yanlış" tan veya "evet- hayır"dan ibaret olan bir sınav sistemi genç öğrencileri düşünmeye yönlendirebilir miBilimde kesin doğru ve yanlış yoktur. Bilim sürekli bir irdeleme, araştırma, tartışma, sorgulama ve kuşku sürecidir. Bu süreci kesin "evet- hayır"lara indirgediğiniz anda düşünmeyi ve tartışmayı ortadan kaldırıp, bütün ağırlığı hıfzetmeyi veriyorsunuz demektir.SİZCE YETİŞEN NESİL OTORİTEYE BAĞIMLI MIEvet, politik çıkarlar doğrultusunda otoriteye bağımlı bir insan ve edilgen bir toplum yapısı amaçlanıyor, eğitimsiz insanın yoğun olan "milli" ve "dini" duyguları sömürülüyor. Durağan insan tipi durağan olmayan çevrenin isteklerini çözüm bulamıyor doğal olarak.İnanca, ezbere dayalı, yaratıcı düşünceye izin vermeyen ve nasıl düşüneceği yerine insanlara ne düşüneceğini öğreten eğitim yaklaşımı bireylerin yeteneklerini geliştirmesine fırsat vermeyecek. Dinleyici, "Uslu çocuk" yetişkinliğinde de dinleyici olmaya aday.Eleştirel bakışın, sorgulamaların yanıtı, kolaycı açıklamalarla ya da kavga ideolojisi ile karşılanıyor. Sabit ve taşlaşmış bilgilerin yerine açık dinamik bir bilgi koymakta zorluk çekiliyor.Bu dünyanın boş olduğu, hatta var olmadığı; kadının sahte olduğu; içine kapanarak ve bu dünyadan umudunu keserek öteki dünyaya umut bağlaması; üretmeden, paylaşmadan yaşaması gerektiği derslerini dinleye dinleye büyüyenler çevrelerinde olup bitenlere tam bir kayıtsızlıkla yaklaşmayı "fazilet" olarak görüyorlar. Alışkanlıkları sarsan, algılamalardaki sabitliği bozan, davranış değişikliği gerektiren, yenilenmeye, neden durarak ulaşılamaz ki sanki!Eski ve dar bakış açısından vazgeçmeden