Eğitim Fakültelerini yeniden tasarlamalıyız

ODTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Soner Yıldırım ile odağını kaybeden öğretmenlik mesleğini ve öğretmen yetiştirme sorunsalını konuştuk...Soner hocam eğitim sistemimiz her geçen gün sorunları çığ gibi artan bir sistem haline geldi. Bu süreçte öğretmen yetiştirme politikamız ve sistemimiz nasılÖğretmen yetiştirme alanı eğitim sisteminden çok da bağımsız değil. Bu iki sistem birbirinin hem girdisi hem de çıktısı. Öğretmen yetiştirme alanında son yıllarda rahatlıkla gözlemlediğimiz bir gerçek var. Öğretmenlik mesleği odağını kaybetti ve ait olması gereken bağlamdan çok uzaklaştı. Öğretmen yetiştirmede ana sorumluluğu taşıyan eğitim fakülteleri ile okullar arasındaki bağ her geçen gün zayıfladı. Fakülteler sınıf gerçeğinin çok gerisine düşmeye başladı. Sıralama sınavına dayalı bir seçme sistemi ile öğretmen adayı olan öğrenciler meslekten haberdar ya da bu mesleği yapmaya yeterince motive olmadan fakültelere geliyorlar. Bir de bunun üzerine okullar ile bağları çok zayıflamış eğitim fakültelerinde mesleğe karşı güçlü bir bağ da kuramıyorlar. Eğitim fakültelerinin bağlamdan olan kopukluğunu en iyi Pandemi ortaya koydu sanırım. Neredeyse 2 yıl okullar kapalı kaldı. Teknoloji sayesinde öğrenciler bir türlü eğitime erişim sağlayabildiler. Bu yeni öğrenme ortamında hem tarafların iletişim şekilleri hem öğrenilen içeriğin yapısı, sınıf yönetimi ve ölçme değerlendirme yeniden biçimlendi ve yapılandırıldı. Ama geçen sene yüz yüze eğitime dönüş ile eğitim fakülteleri kaldığı yerden aynı içerikleri aynı yöntemlerle öğretmeye devam etti. Sanki hiçbir şey olmamış gibi. İşte durum bu kadar vahim.Hocam peki öğretmenlerin sınıflardaki durumu ne Bu mesleği yapmada zorlanıyorlar mı Genelleme yapmak istemem ancak bazı gözlemlerimi paylaşabilirim. Öğretmenlerin okulda ve sınıfta yüzleştikleri problemler çeşitli ve karmaşık. Tek bir nedeni ve çözümü olan şeyler değil. Bu problemlerin başında eğitim fakültelerinden geldiklerinde alana çok yabancı kalmaları ve mesleği uygularken öğrenmeleri. Bu da bir öğretmenin 2-3 yılını alabiliyor. Mesleğe başladıktan hemen sonra yüzleştiği bir gerçek ise müfredatın öğretilmesindeki güçlükler. Birçok konu ve tanımın doldurulduğu müfredat çocuğun gelişim evreleri ile de uyumlu değil. Yani çok kötü bir senaryoyu iyi oynamaya çalışan bir sanatçı düşünün. Ne kadar başarılı olabilir ki Öğretme sorumluluğunun yanında öğretmene verilen diğer görevler O kadar çok ve zaman alıcı ki bazen öğretmen asıl sorumluluğu olan öğretme sorumluluğundan ya uzaklaşıyor ya da hakkı ile yapamaz hale geliyor. Biliyorsunuz öğrenmede en önemli 2 değişkenden biri etkileşim yani katılım diğeri de feedback. Öğretmen bu iki temel koşulu sağlamakta bile zorlanıyor. Çünkü sınıflar yaklaşık 25 kişi ve yetişmesi gereken bir müfredat. Öğretmenin zamanı bile yok. Bu koşullar altında özgüveni ve morali düşük öğretmen kitleleri oluşuyor. Bu moralsizlik ve özgüven algısı öğrencilere de yansıyor. Çünkü öğretmen işini coşkuyla yaptığında öğrenci de sınıfta coşkuyla katılıyor. Ve bu kısır döngü birbirini beslemeye devam ediyor.Son çıkarılan öğretmen meslek kanunu bu olumsuzlukları ortadan kaldırmada bir nebze de olsa yardımcı olur muÖncelikle bahsettiğiniz kanun şu hali ile bir meslek kanunu olmanın ötesinde bir maaş kanunu gibi duruyor. Kim ne kadar maaş alır onu tanımlıyor. Meslekte uzman öğretmen baş öğretmen tanımları yapılırken de maaş farkları üzerinden tanımlanıyor. Bu sıfatları taşıyan kişilerin yetki ya da sorumluluklarında bir değişiklik önerilmiyor. Bu hali ile bırakın sorunların çözümüne katkı vermeyi var olan sorunlara yenileri katılmış olacak. Öğretmenler arasından gereksiz bir suni sınıflama ve çekişme yaşanması kaçınılmaz. Veli açısından baktığınızda çocuklarını uzman öğretmenlere verme yarışı başlayacak. Yani var olan sorunlu sistem bir miktar daha işlevsiz olmaya yaklaşacak. Milli Eğitim Bakanlığı aldığı bir kararla 12. Sınıflarda öğrencide devam zorunluluğuna bakılmayacak dedi Bunu nasıl yorumluyorsunuzSanırım zorunlu yıl hala 12 yıl. Eğer bu tanımda bir değişiklik yok ise bu kararın rasyonelliği çok sorgulanır. Eğer bu karar ÖSS sınavı için alındı ise 8. sınıflarda da benzer bir karar LGS bahanesi ile alınabilir. Bu karar herkesin bildiği ama resmi ağızlarca dile getirilmeyen bir gerçeğin de dışa vurumu oldu. Şu çok bariz görülmekte ki pratikte liseler 3 yıl ve 4. yıl işlevsiz. Bana göre bu karar bu gerçeğin