Torino: İtalya'nın küçük boğası

Yurtdışında gördüğüm ilk şehirlerden biri olduğundan benim için yeri hep ayrıdır Torino'nun. Şehir hem zengin tarihi hem de doğasıyla etkisine alıverir sizi. Savaşlar ve yıkımlarla dolu tarihine rağmen geçmişten gelen eserlerin özenle korunmuş olması ilk etkinin hayranlığa dönüşmesini sağlar.İtalya'nın kuzeyindeki Torino'nun adı 'küçük boğa' anlamına geliyor. Bayraklarında da göreceğiniz gibi şehrin simgesi olmuş. Binlerce yıllık bir şehir Torino. Bilinen ilk sakinleri antik bir Kelt kabilesi olan Tauriniler. MÖ 1. yüzyılda bölge Romalılarla tanışmış. Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra da uzun süre yönetimde kalan Savoy Hanedanı'nın egemenliğine girmiş. 19'uncu yüzyılda Kral II. Emanuel İtalya birliğini kurmuş ve doğduğu kent olan Torino'yu ülkenin ilk başkenti ilan etmiş.Torino, ülkenin sanayi merkezi olmasına karşın şaşılacak kadar yeşil kalmayı başarmış bir kent.Uzun bir süre Fransızların yönetiminde kalan bu aristokrat şehirde Fransız etkisini bugün bile hissetmek mümkün. Dünya savaşları şehirde büyük yıkımlara neden olmuşsa da kendini yeniden yaratmış. Üstelik zamanla hem ülkenin sanayi merkezi olmayı hem de şaşılacak kadar yeşil kalmayı başarmış. Torino'nun merkezindeki Valentino Parkı yaklaşık 500 bin metrekare. Şehrin dışına çıktığınızda 800 bin metrekarelik alana yayılan parklar da görüyorsunuz. FIAT fabrikasının kapanmasıyla başka geçim kaynakları arayan şehir görkemli tarihi, doğası ve yemekleriyle turizme yönelmiş ve Slow Food akımının da merkezi haline gelmiş. İstanbul'dan direkt uçuşla daha da yakınlaşan Torino, İtalyanların bile farkında olmadıkları güzelliklere sahip, etrafındaki kayak merkezleriyse kış ayları için ayrı bir çekim merkezi. Kentin merkezi Castello Meydanı, barok üslubun en güzel örneklerine ev sahipliği yapıyorAkşamları daha görkemli 14 kilometrelik portikolarıyla (revak) ünlü kentin merkezi Piazza Castello (Castello Meydanı)... Birçok tarihi binaya ev sahipliği yapan meydanın akşam saatlerinde ışıklandırılmış hali çok görkemli. Barok üslubun iki güzeli Palazzo Reale (Krallık Sarayı) ve Palazzo Madama hem mimarileri hem de sahip oldukları sanat koleksiyonlarıyla şehrin en gözde tarihi mekânları.Palazzo Madama günümüzde Antik Sanat Müzesi olarak hizmet veriyor. Kraliyet Sarayı'ndan kısa bir yürüyüşle ulaşabileceğiniz San Lorenzo Kilisesi Avrupa'nın en güzel barok kiliselerinden biri. Yapının sade ancak azametli görünüşü insanı etkiliyor. Sekizgen planlı iç mekân süslemeleri zarafet ve ihtişam örneği. Şehrin bir diğer kıymetli eseri olan San Giovanni Katedrali Rönesans mimarisinin kentteki tek temsilcisi. Roma Bölgesi olarak adlandırılan kısımda 1491'de inşa edilen beyaz mermer yapı, Torino'nun koruyucu azizi kabul edilen Aziz Giovanni Battista'ya adanmış. Birkaç adım ilerideki kalıntılar Roma dönemi kapısına ait. Tuğladan yapılan çan kulesinin tarihi 1470 yılına kadar uzanıyor. Sinema ve Mısır müzeleri Bölgeyi uzun yıllar yöneten Savoy Hanedanı'nın saray ve bahçeleri 1997'de UNESCO Dünya Kültürel Mirası Listesi'ne alınmış. Torino'nun yaklaşık 8 kilometre dışındaki Venaria Sarayı, sadece kendi bezemeleriyle değil, sahip olduğu geniş heykel ve resim koleksiyonuyla da hayranlık uyandırıyor. Muhteşem bahçeleriyse ne yazık ki artık yok. Şehre tepeden bakan görüntüsü, alışılmadık mimarisiyle Mole Antonelliana, Torino'nun simgelerinden biri olmayı kesinlikle hak ediyor. 1862'de inşaat başladığında şehir İtalya'nın başkentiymiş, hedef de başkentin şanına yakışır görkemde bir sinagog yapmak... Hedefin görkem kısmına ulaşılmış ama yapı ibadet için kullanılmamış. Maddi sorunlar baş gösterip ülkenin merkezi Floransa'ya taşınınca inşaat bir süre durmuş. Bunun üzerine Torino halkı devreye girip tamamlanmasını sağlamış ve eseri ülkeyi birleştiren Kral II. Emanuel'e adamış. Mimarının adıyla anılan Mole Antonelliana sadece 167 metrelik yüksekliğiyle değil, alüminyum külahıyla da dikkat çekiyor. 2006 Torino Kış Olimpiyatları'nın sembolü olan bina, günümüzde Ulusal Sinema Müzesi'ne ev sahipliği yapıyor. 3 bin metrekareden geniş bir alanı kaplayan müzede sergilenen binlerce obje arasında sinema tarihinin gözlerinizin önünden akmasını sağlayan eski makineler, film makaraları da var. Her katı ayrı dekore edilen müzede