Büyülü kentin bilinmeyenleri

Hayat bu ya, her zaman dümdüz olmuyor yollar. Tökezliyoruz, düşüyoruz, kalkıyoruz ama devam ediyoruz yaşamaya. Hele ki bu kadar kıymetli bir coğrafyada yaşarken. Zor zamanlarımda benim için en kıymetli can simidi, tarih. Bugün beni yorunca geçmişten gelen dersler kulağıma küpe oluyor, yıllar öncesinden dilden dile dolaşan hikâyeler ruhumu rahatlatıyor. Ve sonra usulca 'Bu da geçecek' diyorum kendi kendime. O yüzden size bu hafta, İstanbul'un sokaklarında gözden kaçan büyüleyici güzellikleri anlatmak istedim. Umarım bu değerleri hatırlamak kalbinizdeki umudu canlandırmaya ilham olurI. Ulusal Mimari Akımı'nın güzelleriHal ve kaymakamlık binaları-Kadıköy Anadolu Yakası'na ne zaman vapurla geçseniz onunla göz göze geliyorsunuz. 1927'de bir İtalyan mimar tarafından tasarlanan yapı, itfaiye garajı, hurda deposu ve hal binası olarak kullanılmış. 1980'lerin başında restore edilen bina İ.Ü. Devlet Konservatuvarı tarafından kullanılmaya başlamış. Haldun Taner Sahnesi'ne de ev sahipliği yapan hal binası günümüzde devam eden restorasyonla tam bir sanat merkezi olarak kapılarını açacağı günü bekliyor. Hal binasının yanındaki Harf Devrimi'ni anlatan Atatürk heykelini biraz geçince I. Ulusal Mimari Akımı'na ait bir diğer eser çıkar karşınıza. Bir dönem Kadıköy Kaymakamlık Binası ya da eski ismiyle Kadıköy Şehremaneti olan yapı, şu anda Tarih, Edebiyat ve Sanat Kütüphanesi. 1913'te inşa edilen yapının mimarı Rum asıllı Konstantinos P. Kirkiakidis.Dileğiniz için anahtar alın Ayın Biri Kilisesi-Fatih Etrafta öyle bir gürültü, öyle bir koşturmaca var ki İMÇ'deki 3'üncü Blok'un arkasındaki bu sessiz kilise kolaylıkla gözden kaçıyor. Ama siz burayı bir de ayın ilk günü görün. Sadece Hıristiyanlar değil, Musevi ve Müslümanlar da ziyaret ediyorlar. Satılan gümüş ya da altın görünümlü dilek anahtarları ve dilek nazarlıkları alınıp küçük ikonaların üzerine iğneleniyor. Dileğiniz gerçekleştiğinde kiliseyi yeniden ziyaret etmeniz gerekiyor.Unutulan meydanın izinde Arcadius Sütunu-Fatih İstanbul'u korumak için dikilen 24 sütundan biri olduğuna inanılan sütun İmparator Arcadius (395-408) onuruna 404'te dikilmiş ancak üzerine imparatorun heykelini koymak 421 yılında oğluna nasip olmuş. Dönen bir merdivenle yukarıya çıkabileceğiniz ve balkonu olan yaklaşık 50 metrelik bu anıta ithafen meydan Arcadius adını almış. 740'taki depremde üzerindeki heykel düşmüş, bir daha da yerine konmamış. Şehir Osmanlıların eline geçtikten sonra sütunun çevresinde hem satıcıların hem de alıcıların kadın olduğu pazar kurulur olmuş. O tarihten sonra burası 'Avrat Pazarı', sütun da 'Avrat Taşı' olarak anılmaya başlamış. Belgeler 17'nci yüzyılda iyice harap durumda olduğunu, 18'inci yüzyılın başlarında tehlike arz ettiği için tamamen yıktırıldığını söylüyor.Art nouveau tarzında türbe Şeyh Zafir Türbesi-Beşiktaş Conrad Hoteli'nin önündeki bu türbe Sultan II. Abdülhamit'in ruhani danışmanı için Raimondo D'Aronco tarafından art nouveau tarzında tasarlanmış ve 1903'te inşa edilmiş. İstanbul'da eşi benzeri olmayan türbede mermer ve taş, geometrik desenlerle bitki motifleri öyle güzel kaynaşmış ki hayran olmamak elde değil. Türbenin olduğu avlu Ertuğrul Tekke Camisi'ne ait. 19'uncu yüzyılın sonlarında yapılan caminin mimarı bilinmiyor. Cami ve ona bağlı hünkâr dairesiyle selamlık Osmanlı mimarisinin özelliklerini yansıtıyor.Görüntüsüyle etkiliyor Arap Camisi-Beyoğlu Karaköy'ün iç sokaklarına doğru süzüldüğünüzde, önce çan kulesini andıran minaresiyle dikkatinizi çeken, görenlerin 'Camii Kebir' olarak da isimlendirilmesine şaşırmadığı, görkemli Arap Camisi ile karşılaşırsınız. Arapların 700'lü yılların başında yaptığı ve İstanbul'da inşa edilen ilk cami olduğu yayılmış kulaktan kulağa. Ancak tarihçiler farklı görüşte. 4'üncü Haçlı Seferi ile İstanbul'a gelenlerin bir Bizans kilisesinin kalıntıları üzerine inşa ettikleri yeni kiliseye San Paolo denmiş. İstanbul'un fethinden sonra camiye çevrilen yapı bir süre 'Galata Camisi' adıyla hizmet vermiş. 1731'deki büyük yangından sonra değişik tarihlerde geçirdiği onarımlarda farklı eklemeler yapılmış binaya. Tüm bu değişiklikler ve son cemaat yerinin arabesk tarzında yapılmış olmasıyla binanın 'Doğulu' bir görüntüye kavuştuğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Cami hâlâ o dikbaşlı gotik atmosferini muhafaza ediyor.Avrupa'daki 50 mücevherden en parlağı Rüstem Paşa Camisi-Fatih Mimar Sinan'ın deniz kıyısına yaptığı üç camiden biri ve İstanbul'un silüetine damgasını vurmuş bir yapı Rüstem Paşa Camisi. Yapımına 1561'de Rüstem Paşa'nın ölümünden sonra başlandığı için Kanuni'nin kızı Mihrimah Sultan'ın