Anneye en güzel hediye, anı paylaşmak

Özel günlere çok değer veririm. Sadece olsun diye alınan hediyelerden çok hatırlamak ve paylaşmaktır benim için o günlerin önemi. Bu Anneler Günü'nde, kafamıza kazınmış kalıpların ve kutlamaların ötesine geçip yeni bir bakış açısıyla bakalım istedim bugüne.Küçüklüğümden bu yana annem Leman Tonguç'la birlikte gezmeyi çok severim. Şimdiye dek dünyanın bir ucundan öbür ucuna gittiğimiz çok keyifli seyahatlerimiz oldu. Yol bazen bizi anılarımıza bazen yepyeni keşiflere götürdü. Patagonya'ya da uçtuk birlikte, Avrupa turu da yaptık; Hong Kong'da lezzet peşinde de koştuk, Martinik'te denizin tadını da çıkardık. Türkiye'de birlikte gitmediğimiz yer kalmadı gibi... Nereye gidersek gidelim yolculuk bize anne-oğuldan öte arkadaşlığı öğretti.Karayipler'in en güzel adalarından Martinik annemle gittiğim en egzotik yerlerden.Özellikle gemi seyahatlerimizde hiç valiz taşımadan, her gün yeni bir limanda uyanmak ve kısa bir sürede farklı şehirler hatta farklı kültürlerle tanışmak, yaş farkından bağımsız, birlikte geçirdiğimiz zamanı arttırdığı için ikimizi de çok memnun ediyor. Geçen aylarda, kışın soğuk günlerinde biraz içimizi ısıtsın diye Karayipler'den bahsetmiştim size. Belki size de ilham olur diye bu hafta annemle yaptığımız Karayipler tatilimizden, hafızamızda tatlı anılar bırakan yemyeşil bir cenneti, Martinik'i anlatacağım. Ve söze başlamadan, ilk ve en çok sevdiğimiz, hayatımız boyunca en çok kavga ettiğimiz, yine de sadece varlığımızın sebebi olduğu için derinden bağlı olduğumuz bütün annelere sevgilerimi gönderiyorum. İlk adı Çiçekler Adası Kristof Kolomb öncesi bölgede yaşayan Kariblerin 'Çiçekler Adası' olarak adlandırdığı Martinik, Karayipler'in en güzel adalarından biri. Fransızların alize dediği rüzgârın serinlettiği havası sayesinde adada ilk dikkatinizi çeken şey etrafın yemyeşil olması. Topraklar o kadar bereketli ki yer gök tropikal meyve ağaçlarıyla dolu. Adanın tamamı 1.088 kilometrekare. Etraf dağlık, özellikle de yağmur ormanlarının kapladığı kuzey bölgesi. Pelee Dağı eski bir volkan ve 1.397 metre yüksekliğinde. Adayı taksi veya araba kiralayarak keşfetmenizi öneririm.Martinik Batı Antiller'de Fransızlara ait olan adaların içinde en Fransız olanı. Adanın yerleşik nüfusu 360 bin kişi civarında ve bunun üçte biri hem başkent hem de en büyük şehir olan Fort-de-France'ta yaşıyor. Başkent biraz New Orleans biraz da Fransız Rivierası'nın esintilerini taşıyor. New Orleans'taki Fransız Mahallesi'nde göreceğiniz ferforje balkonlu evlerdeki saksılardan çiçekler sokağa taşıyor. Geniş bir körfezin çevrelediği şehrin arkasında yeşil tepeler, tepelerin tam ortasında yeşilin egemenliğindeki La Savane Parkı var. Parkın etrafında kafeler ve yerel el işleri, boncuklar, bilezikler, ahşap yontular ve şapkalar satan dükkânlar sıralanıyor. Meydanın tam ortasında Napolyon'un eşi, adanın gururu Jozefin'in heykeli var. Asıl adıyla Marie-Josephe-Rose Tascher de la Pagerie, 1763'te doğmuş, 1804-1809 yılları arasında Fransız imparatoriçesi olmuş. Köleliği desteklediği için 1991'de heykelin kafasını koparmışlar. Şehirdeki diğer önemli heykelse Victor Schoelcher'e ait. Jozefin'in aksine o köleliğin ortadan kaldırılması için uğraşmış. Schoelcher'in adını taşıyan ve adanın en güzel binalarından olan kütüphanenin bütün parçaları Paris'ten getirilmiş ve adada birleştirilmiş. 1875'ten kalma demirden St-Louis Katedrali'yse Martinik'in dini merkezi gibi. Limana göz kulak olan kalelerden biri Fort St-Louis. Fort Tartenson ve Fort Desaix de tepelerde kurulu eski zaman kalelerinden. Adada yapılacak en güzel etkinliklerden biri, Les Grands Ballets Martiniquais'i izlemek. Genç şarkıcı, müzisyen ve dansçılardan oluşan grup eski plantasyon günlerini değişik danslar ve müziklerle canlandırıyor.