"Kusura bakma anneciğim yarın maça çıkacağım"

Türk taraftar her zaman centilmendir. Hoparlörden stadın anons görevlisinin sesi duyulunca hepsi ayağa fırladı: "Değerli hakemimiz (.......... ..........) annesini kaybetmiştir. Kendisine sabır ve başsağlığı diliyor ve sizleri bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyoruz." Genç hakem, annesinin kefene sarılı cesedini bir buçuk metre kazılmış toprağa indirirken, içinden bu cümleyi geçiriyordu: "Kusura bakma anneciğim, yarın maça çıkacağım." Aynı akşam, güneyden Orta Anadolu'ya hareket etti. Hakemlik bir tutkuydu ve onun bu "meslekte" büyük hedefleri, renkli hayalleri vardı. Takımlar seremoniden sonra kendi yarı sahalarına dağılıp başlama vuruşu yapılacağı sırada çok şık, çok ince, çok anlamlı bir sürpriz yaşandı. Stadın anons görevlisinin sesi duyuldu hoparlörden: - Değerli hakemimiz (.......... ..........) annesini kaybetmiştir. Kendisine sabır ve başsağlığı diliyor ve sizleri bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyoruz. Statta yapılacak bu tür bir anonstan haberi olması gereken hakem için de çağrı sürpriz oldu. İki takım futbolcuları koşuşturarak orta yuvarlak etrafında karşılıklı ve disiplinli bir şekilde sıralandı. Genç hakem, annesinin vefatından beri sabırla direndiği gözyaşlarına bu kez hâkim olamadı. Dudakları kontrolsüz bir şekilde titrediği için saygı duruşunun bitiş düdüğünü çalmakta zorlandı. Neyse ki hoparlördeki ses yetişti imdadına: - Teşekkür ederiz. Sadece takımlarının golleri için ayağa kalkmaya alışmış seyirci, bu defa hiç tanımadığı bir merhume için görevini tamamlamış olmanın huzuruyla yerlerine oturdu. Maç başladı. Hiç şüphesiz saha çizgileri içindeki yirmi üç kişiden işi en zor olanı, hakemdi. Maç öncesinin karmaşık duygularını oyuna