Eğitimde yıldızımız parlıyor mu

Atatürk'ün "İlk ve ortaöğretim, mutlaka insanlığın ve medeniyetin gerektirdiği ilmi ve fenni versin, fakat o kadar pratik bir şekilde versin ki, çocuk okuldan çıktığı zaman aç kalmaya mahkum olmadığına emin olsun" sözünü, acaba bizim eğitimcilere mi söylemiş, yoksa Japon, Singapur veya Finlandiyalı eğitimcilere mi söylemiş Japon eğitim sistemini inceleyen bir eğitimci: "En ilginç şey, Japon okullarında müstahdem bulunmamasıydı. Japonya'da okullar ve sınıflar öğrenciler tarafından temizleniyor" diyor. Japonya Başkonsolosluğu Kültür Elçisi Takeshi Isihara'ya bunun sebebi sorulduğunda: "Okullar, birer eğitim yuvasıdır. Bizler çocuklarımızı okula öğretimden ziyade iyi bir eğitim almaları için gönderiyoruz. İyi bir eğitim almamış insan ne çevresine, ne ailesine ne de kendisine yararlı bir insan olur" diyor. Finlilerin okumaya duydukları derin aşkın, Finlandiya eğitim sistemine yaptığı katkı tartışılmaz. Kişi başına kitap okuma oranı yılda 57 kitap. Finlandiya'da doğan her çocuğa devlet tarafından verilen hediye paketinin içinde mutlaka resimli bir kitap yer alıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türk halkı günün 5 saatini televizyon karşısında, 3 saatini internet başında, 1 saatini telefonla konuşarak ve 1 dakikasını da kitap okuyarak geçiriyor. Cumhuriyet döneminde öğretmen yetiştiren en başarılı eğitim kurumları, yüksek öğretmen okullarıydı. Yüksek öğretmen okulu mezunları, her daim eğitimin yüz akı oldular. Bu okulların öğrencilerinin tamamı, önce fen ve edebiyat fakültelerini, sonra da yüksek öğretmen okulu giriş sınavını kazanmış öğrencilerden oluşuyordu. Bütün giderleri devlet tarafından