Biyolojik savaşlar kapımızda

Komplo teorileri gün gittikçe hayatımıza girmeye başladı, en önemlisi hayatımızın günlük tartışmalarının bir parçası olmaya başlamış olmasıdır. Devletler küresel ve bölgesel güç olmak için ciddi bir yarış içindeler ve daha da önemlisi insanlığın ana kodları ile oynayıp bir felaket senaryosu hazırlanmaktadır. Ulus milletler ve halklar tarafından silah olarak kullanımının uzun bir tarihi vardır. Biyolojik silah kullanımına ilişkin örnek vermek gerekirse, Kartacalı General Hannibal'ın Bergamalı düşman gemilerini alt etmek için yılan zehiri kullandığı ilk biyolojik saldırı tarihidir, milattan önce 190 yıllarına kadar tarihlendirilmektedir. Biyolojik silah kullanımına ilişkin tarihsel kayıtlara baktığımızda ilk kaynak bilgileri 1756-1763 yılları arasında İngiltere ve Fransa arasında yapılan Yedi Yıl Savaşlarında çiçek virüsünün kullanımıdır. İngilizler çiçek virüsü bulaştırılmış battaniyeleri Kızılderililere dağıtarak bir salgın oluşturmuş, tarihsel insanlık suçu olarak karşımıza çıkmaktadır. Aynı dönemlerde bir soykırıma imza atarak, Kızılderili kabilelerinin yok edilmesi için İngiliz askerlerin yerleşimcilere karşı çiçek virüsü kullanmasıdır. Bu metot Amerikan İç Savaşı'nda da kullanılmıştır. Konfederasyonu destekleme amacıyla çiçek ve sarıhumma bulaştırılmış elbiseler Birlik Kuvvetlerine satılmış biyolojik ticaret yapılmıştır. Biyolojik savaş tarihine baktığımızda önemli notlara ulaşıyoruz. Batılı devletler için bir katliam silahı olarak karşımıza çıkmaktadır. Almanların Ruslara karşı 1915 yılında veba hastalığını kullandıklarını ve İtalya'ya karşı kolera kullanma girişiminde bulunduklarına dair raporlar da mevcuttur. 1932 ve 1945 yılları arasında Japonya, 731. Birim adı verilen birimde biyolojik silah araştırmaları gerçekleştirmiş ve üzerinde araştırma yaptığı on binin üstünde savaş esirinin şarbon, menenjit, kolera ve vebadan ölmesine sebep olmuştur. Japonya deneylerine Çin halkına karşı kullandığı biyolojik ajanlarla devam