Şaban Çetin

Yenisöz

Cemre

"Gözime 'aks-i ruhun düşmek ile yanmada gönlüm Hevâ-yı dil katı germ oldı cemre âba düşelden" Şeyh-ul İslam Yahya "Her elem sağanağında bir gökkuşağı var mıdır" diye soruverdim kendime Her ateş bir İbrahim'e "serin ve selamet " midir Her hicran demi vuslata bir dair bir karine midir Her vefasızlık zulmetinin arka yüzünde parıldar mı mihr-i vefa De

Edebiyatımızın kiliseleri Dergiler

İlerlemeci tarih tezinekurgusuna göre, insanoğlunun bir karanlık çağı vardır: Tarih öncesi...p class"MsoNormal" style"margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;text-align: justify" p class"MsoNormal" style"margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;text-align: justify"Ardından yazının bulunmasıyla birlikte tarihi çağlar başlar. İlk çağ, Orta Çağ, Yeni Ç

Aşkın son saltanatı: Güz

Gül-şene altun varaklar zeyn idüp bâd-ı hazânGûyiyâ zer-kûblar dükkânı oldı gül-sitân1Bâkî 21 Eylül'de başlayan ve Şeb-i Yeldâ'ya2 yani 21 Aralık'a kadar sürecek olan güz faslındayız. Divan Edebiyatı'nda bu mevsime çoğunlukla "hazan" dendiğini ve Bâkî başta olmak üzere kimi divan şairlerinin hazan mevsimini işleyen "hazaniye"lerinin olduğunu biliyo

Hoş geldin eylül

"Sende bir sevda eylül Bende bir sevda eylül Bütün güllerden özge Güle merhaba eylül" İşte, yine bütün dağdağaları dindiren endamı hakikatinle gelip kuruluverdin toprağın sinesine. Bütün debdebeleri anlamsız kılan bir gelişti bu; kendinden emin, sessiz ve kadim. Unutulanı hatırlatmak, göz ardı edileni müşahhas kılmak, hissedilmez ola

Şehir ve bahar

"Ruh-bahş oldı Mesiha-sıfat enfâs-ı bahar Açdılar didelerin h'ab-ı ademden ezhar"1 Kadim edebiyatımızda baharın çok mühim bir yeri vardır. Şairler ve edipler için bitip tükenmez bir ilham kaynağıdır bahar; bazen "cünun eyyamı2" , bazen "hâb-ı adem3"den uyanış zamanı olarak görülür. Bahardan söz edilerek, tabiatı harekete geçiren dirilişe işaret

"ASFALTIN ALTINDA DERELER VAR"

Zannımca "Ankara" denilince herkesin zihninde soğuk, gri bir hayal canlanır. Ankara başkenttir, resmidir, soğuktur. Bize has bir mimari üsluptan yoksun devasa binaları, beton ve asfaltın zapturapt altına aldığı görüntüsüyle Ankara, insan dimağında, bozuk bir gıdayı tatmış damakta kalan kekremsi tada benzer; iç daraltan bir intiba canlanır her hatır