"Dünya ahiretin tarlasıdır"

Efendimiz (asm) "Dünya ahiretin tarlasıdır" buyurmuş. Bu tarlada ekilen mahsuller, ahiret âleminde cennet veya cehennem olarak ortaya çıkacaktır. İnsanlara cüz'î irade verildiği için; bu dünya tarlasına dilediğini ekip biçmekte serbest bırakıldığı gibi, nefsini ve malını Allah'a satmakta da insan serbest bırakılmıştır.İnsanlar, bir ömür boyu nazarını helâle veya harama yönlendiriyorlar; onların her bir bakışları bir ekindir, cennet veya cehennem hesabına mahsul verir. Konuşulan her bir kelime tohum gibidir, ondan ya sevap çıkar ya günah. Sevap ve günah yazan melekler her şeyi kayda alıyorlar. Ayet-ı kerimede mealen: "Allah sadece müminlerin nefislerini ve mallarını satın alıyor."1 Elbette, nefis de mal da mümine yakışır olmalıdır, yoksa gururla alûde olmuş bir nefis veya haramla karışmış bir mal değil. Bir mal, "müminin malı" vasfına haiz olmalıdır. Aksi takdirde kişi nefsini de malını da cehenneme satmış olur. İnsan, malını Cenab-ı Allah'ın rızası dairesinde kullandığı zaman Allah'a satmış olur. Bu ticaretten kendisine verilen kâr ise cennettir. Ayette geçen "satın alma" kavramı bize ticareti hatırlattığı için bu cihetle bakmak gerekirse, rızkın onda dokuzunun ticarette olduğu hadis-i şerifte haber verilmiştir. Risale-i Nur'da rızık için üç temel yolun ziraat, sanat ve ticaret olduğu, memuriyetin ise hizmetkârlık olduğu vurgulanmıştır. Yani, memuriyet bu üç temel faaliyetin yürümesine yardımcı olan bir hizmettir. Her işte olduğu gibi ticarette de öncelikle insan kul olduğunu unutmayacak. O bütün işlerini helâl dairesinde yapması gerektiğinden ticaretinde de güven vermelidir. Tüketicilerin de satın alacakları malın üretimine, kalitesine, helal olup olmadığına bakmaları gerekir. Artık tüketici piyasaya güvenle bakamaz hale gelmiştir. Oysa bu fani dünyada