'Yamalı bohça diyorlarsa değişmesiistenen tek bir şey vardır: İlk 4 madde'

Sevgili okurlar, ara verdiğim 2 haftalık süre içinde İstanbul dışındaydım ve hemen her kesimden, her partiden çok sayıda vatandaşla konuştum. Ortaya ilginç bir sonuç çıktı, benim 30 yıldan uzun meslek hayatımda hiç karşılaşmadığım bir sonuç. Türkiye'nin geleceği açısından hayati önem taşıyan son seçim yaklaşırken insanların ruh halini şöyle özetleyebilirim; "şaşkın" durumdalar, öylesine şaşkın ki siyaset artık konuşulamayacak halde diyorlar. Siyasi partilerdeki dalgalanmalar, arkası kesilmeyen kararlar, açıklamalar, izledikleri tüm olay ve gelişmeler herkeste çok ciddi bir şaşkınlık, ümitsizlik ve gelecek endişesi yaratmış. Bu, ilk kez böylesine ağır şekilde görülen durumun sorumlusu veya sorumluları kim sizce İktidarıyla, muhalefetiyle TBMM'de ve diğer yönetim kurumlarında bulunanların hepsi değil mi

Bugün, en çok endişe yaratan konuların başında gelen, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Değiştireceğiz, yamalı bohça gibi" dediği ve büyük çoğunluğun nasıl bir değişiklik yapılacağını tam olarak bilemediği ama adının "2023 Anayasası" olarak şimdiden belirlendiği yeni anayasa konusunu, yine en kapsamlı şekilde, her açıdan tartışarak Türkiye'nin en deneyimli Anayasa Hukuku uzmanlarından Prof. Dr. Sayın Süheyl Batum'la konuştum.

Süheyl Batum Sorbonne Üniversitesi'nden mezun olmuş, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Türkiye" isimli teziyle Galatasaray Hukuk Fakültesi'nde profesör olmuştur. 2 dönem Bahçeşehir Üniversitesi rektörlüğü yapan Batum, 24'üncü dönem Eskişehir Milletvekili olarak TBMM'ne girmiş, milletvekilliği sonrasında öğretim üyeliğine devam etmiştir. Halen MEF Üniversitesi Öğretim Üyesi'dir.

Sayın Batum, genel seçim öncesinde de "yeni anayasa" arada bir gündeme getiriliyordu ama şimdi "2023 Anayasası" diye ismi de konuldu, belli ki yakın bir zamanda çıkarılmasına çalışılacak. Bu anayasanın propagandası da "başörtüsü, aile, din, terör" gibi konularla yapıldığında diğer muhalefet partileri katılmak zorunda kalır mı ve yeni bir anayasa ile ne yapılmak isteniyor

Buradaki asıl en önemli soru "ne yapılmak isteniyor" Bir anayasa yaparken her zaman için geçerli kurallar vardır; 1921 Anayasası, 1924 Anayasası, 1961 Anayasası, 1982 Anayasası, 2010'da neredeyse yeniden yapılırken, 2017'de yapılırken hiç değişmeyen genel sorular vardır, mutlaka sorulur ve bu 3 soruya verdiğiniz cevaplar da birbirini sağlıklı bir şekilde takip ediyorsa o zaman hiç tartışma olmaz. Bunlardan birincisi şudur; anayasada ne yapmak istiyoruz İkinci soru "neden" yapmak istiyoruz, üçüncü soru da "nasıl" yapmak istiyoruz Yani, neler koyarak, nasıl gerçekleştirmek istiyoruz bunu. Dünyada en kötü anayasayı yaparken bile, bir diktatör, bir kral, bir imparator ülkeyi yönetmek için tek başına bir anayasa yaparken bile "Ben çok kötü bir anayasa yapacağım, hepinizi mahvedeceğim, bütün haklarınızı tekelime alacağım" demez. Her zaman "Çok güzel bir şey yapacağım, herkes mutlu olacak, herkes güven içerisinde ve haklarını alarak yaşayacak" der. Benzetmek için söylemiyorum ama Hitler dahi o ünlü 33 kararnamelerini çıkartırken şöyle yazmıştı; "Ben Alman halkını korumak için, onlar güvence içinde olsunlar diye, herkes güzel yaşasın diye istiyorum" demişti. Hiç "Mahvedeceğim" dememişti. Türkiye'de şu da bir gerçek; 2010 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi tek başına bir anayasa yaptı, önce 2007'de değiştirmeye çalıştı, hatta Ergun Özbudun ve arkadaşlarını (biri şu anda Anayasa Mahkemesi Başkanı oldu, hepsi çok önemli yerlere geldi) çağırdı bir anayasa taslağı yaptırdı. Sonra 2010 yılında yine tek başına bir anayasa yaptı. Söylenen neydi; "Harika bir anayasa yapıyoruz, vesayetleri özellikle yargı vesayetini kaldırıyoruz, 'yetmez ama evet', sivil anayasa olacak" dediler. Peki, AKP'den başka bir parti var mıydı bunu talep eden; hayır. Hatta diğerlerine "Siz talep etmiyorsunuz, çünkü darbe anayasasını savunuyorsunuz, biz darbe anayasasını değiştiriyoruz" diyerek 2010'da anayasa yaptılar. Hatırlayın, Hürriyet gazetesinde Bülent Arınç'ın 2 tam sayfa bir demeci vardı; "Muhteşem bir şey yapıyoruz, ilk defa bütün dertler bitecek, işçiler harika haklara kavuşuyor, memurlar artık toplu sözleşme ve grev hakkına sahip olacaklar, herkese harika şeyler yapıyoruz, 12 Eylül darbesiyle de hesaplaşıyoruz" diye. Ve tek başına yaptılar. 7 yıl sonra tekrar AKP bu kez MHP ile beraber hiç kimseye sormadan oturdu ve dedi ki "2010'da tam yapamadık, şimdi yeni ve sivil bir anayasa yapıyoruz, sistemi değiştiriyoruz" dedi. Anayasa'nın neredeyse bütün maddelerini değiştirdi.

"MÜHÜRSÜZ OYLAR" REFERANDUMU!

Şunu diyebilirler "Bu güne kadar elimizi tutanlar vardı, oy almak için diğer partilerle uzlaşmak zorundaydık, o yüzden her istediğimizi yapamadık" diyebilirler. Ne 2010'da, ne 2017'de başka bir partiyle uzlaşmak zorunda kaldılar mı, hayır, kendileri geçirdiler. 2017'de referanduma sundular, "mühürsüz oylar" referandumu. İki tane anayasa yaptılar, şimdi tekrar soruyorum; Ellerini tutan kimse yoktu, 2017'de de istediklerini yaptılar; "yargıyı cumhurbaşkanına bırakacağız" dediler, bıraktılar, "cumhurbaşkanını tek güç yapacağız, yasamanın, yürütmenin ve yargının tek hakimi olacak" dediler, yaptılar. Cumhurbaşkanına 1876 Meşrutiyet Anayasası'ndaki padişah kadar yetki verdiler. Şimdi tekrar baştaki soruma dönüyorum; Ne yapıyorsun, neden yapıyorsun, nasıl, hangi hükümlerle yapıyorsun 5 yıl sonra AKP'nin veya başka bir partinin "Hayır, şimdi gerçek anayasayı yapıyoruz" deme hakkının olabilmesi için önce şunu açıklamaları; ya "Biz şundan dolayı yapamadık" veya "Biz o sırada anlamıyorduk, yeni öyle insanlar geldi ki anayasayı acayip biliyorlar, biz de ilk defa öğrendik, şimdi yapıyoruz" demeleri lazım.

Demokrasi olarak kabul edilen, en azından bazı ilkelerin, kavramların yerine oturduğu ülkeler vardır, beğenin beğenmeyin; Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya, ABD gibi ülkeler. Siz bunların bir tanesinde aynı iktidarın 10 yıl içinde 3 defa anayasa yapıp sonunda "Biz yapamadık" dediğini duydunuz mu Tek bir ülke gösterin bana. Hukuk da bir bilimdir, biri gelip "2010'da tek başıma yaptım, demokratik bir ülke yaratacağımı söyledim ama yapamamışım", 2017'de tekrar yaptım, "hakları, özgürlükleri tanıyacağım dedim ama yine şu nedenlerle yapamamışım, çok özür dilerim 10 senenizi boşuna geçirdim" derse inanmak mümkün müdür Bugün bildiğimiz, iktidarı destekleyen üç dört kişi, "yetmez ama evet"çiler, iktidarın en önemli hukukçusu saydığı Mehmet Uçum'lar ne derse desin bunu kimseye anlatmak mümkün değildir. Ne yaptın sen bugüne kadar, neden yaptın Şunu diyebilirler; "Bizim amacımız demokratik bir anayasa yapmak değil, isteseydik bunu yapardık, bizim amacımız iktidarı tek başımıza kullanmaktı, iktidarı tamamıyla Cumhurbaşkanı'na bırakmaktı. Biz bütün denge ve denetleyecek araçları Anayasa'dan çıkartarak iktidarı sadece ve sadece bir kişinin iki dudağına bırakmak istiyorduk, o yüzden böyle yaptık, şimdi vazgeçtik" derse bunu kabul edebilirim ama bana kimse "Biz demokratik anayasa yapacağız, çağdaş, çoğulcu anayasa yapacağız" diyemez.

BU ANAYASA'DA AKP'NİN SEVMEDİĞİ NERELER VAR, BİZE ANLATSINLAR!

Demek ki bugüne kadar yapılmak istenenden farklı bir şey yapılacak. Bu Anayasa'da Adalet ve Kalkınma Partisi'nin sevmediği ve demokratik yapacağını söylediği nereler var, bize bir anlatsınlar. Yargıyı örneğin "tek ele bağlamakla yanlışlık yaptık, burayı değiştirmek istiyoruz", desinler ki "Cumhurbaşkanına bütün yetkiyi verdik, yanlış yaptık, bunu değiştirmek istiyoruz."

Ama "Yeni anayasada başkanlık rejimi kalacak" diyorlar zaten.

Bir şekilde "neyi değiştirmek istediklerini" açıkça söylemeliler, ben bundan bahsediyorum.

"YAMALI BOHÇA" LAFINI 2010'DA VE 2017'DE DE SÖYLEMİŞLERDİ, HİÇ İNANDIRICI DEĞİL!

Cumhurbaşkanı Erdoğan "Bu Anayasa yamalı bohça, biz yeni baştan bir anayasa yapacağız" diyor.

Yamalı bohça lafını hatırlıyorsunuz değil mi,bunu 2010'da ve 2017'de de söylemişlerdi. 2017'de Anayasa'yı değiştirirlerken yine "2010'da da değişiklik yaptınız, neyi değiştirdiniz" dediğimizde "yamalı bohça" diyorlardı, o zaman neden 2010'da bundan kurtulmadılar, yamalı bohça olmaktan kurtarmak için ne engel vardı Hakim ve Savcılar Kurulu'nu tamamıyla değiştirdi, Anayasa Mahkemesi'ni değiştirdi, Danıştay'ı Yargıtay'ı değiştirdi, yargıçların özlük haklarını bir kişinin iki dudağına bağladı, bakanlar kurulunu tamamıyla çıkarttı, cumhurbaşkanını tek yetkili hale getirdi, neyi "keşke yapsaydık yamalı bohça olmasaydı" diyor Geride kala kala Anayasa'nın "değiştirilemez" ilk 4 maddesi kaldı, onun dışında "yamalı bohça" filan değil, tamamı 2017'de değişti. Bütçeden tutun Anayasa'nın değiştirilmesi düzenlemesine kadar, parlamentonun oluşması, milletvekillerinin hakları, yetkileri, cumhurbaşkanının bütün yetkileri, her şeyi değiştirildi. Değiştirilmeyenleri de zaten değiştirilmiş saydılar; "3'üncü defa cumhurbaşkanı adaylığı olur" diye. Şimdi biri bana desin ki "şundan dolayı yamalı bohça." Yamalı bohça diyorsa değişmesi istenen bir tek şey var; ilk 4 madde.

BU ANAYASA BİR HUKUK DEVLETİNİ GETİRMEK VEYA DAHA DEMOKRATİKLEŞMEK İÇİN YAPILMIYOR!

Ben kısaca yapılmak isteneni söyleyeyim; bu iş çok net, emin olun bu yapılmak istenen anayasada yargı gerçek bir hukuk devletine dönüştürülmek istenmiyor. Hiç kimse "Türkiye gerçek bir hukuk devletidir" demesin, bir örneğini söyleyeyim; Adalet ve Kalkınma Partisi'nden her hangi birine hakaret edilse hemen savcılar dava açar. Dikkat edin; hakimler görevden atıldı, gazeteciler içeri girdi ama bir imam ve bunun gibi birçokları var- çok açık olarak "laikliği savunan, şeriata karşı olan insanlar kafirdir, Kur'an'da kafirler için yazılanla aynı şekilde davranılmalıdır, Kur'anı Kerim'i yakanlarla aynı şekilde cezalandırılmalıdır" dedi, siz hiçbir savcının veya bir devlet yetkilisinin bundan dolayı "Ne diyorsun bu bir suçtur, bu gerçekten halkı kin ve düşmanlığa sevk etmektir" diye bir soruşturma başlattığını duydunuz mu Ama "Şeriat neden olsun" deseler "Halkı kin ve düşmanlığa sevk ettin" diye dava açılıyor, neyin hukuk devleti, hangi hukuk devletinden bahsediyoruz Dolayısıyla bu anayasa bir hukuk devletini getirmek için yapılmıyor, Türkiye'nin daha demokratikleşmesi veya daha sosyal bir devlet olması için yapılmıyor, kuvvetler ayrılığı sağlansın diye de yapılmıyor, siz de söylediniz "Başkanlık sistemi kalacak" deniliyor, peki o zaman ne yapılmak isteniyor

ERDOĞAN GÖREVDEN AYRILIRSA KURDUKLARI SİSTEMİN ÇÖKMEMESİ İÇİN ÇARE ARANIYOR!

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın düzenlediği "1982 Anayasası Yerine 2023 Anayasası" sempozyumunda Prof. Şükrü Karatepe "değiştirilemez" maddelerin değiştirilmesini önerdi.

İşte yapılmak istenen şu; bugüne kadar AKP ve MHP'nin, iki partinin gücüne veya belirli nedenlerle birbirine destek olmasına dayanarak bir anayasal sistem kurdular, bunun işleyebilmesinin tek sebebi vardı, Cumhurbaşkanı bir iş yaptığında etrafında her şekilde, ne olursa olsun devam edecek bir parti çoğunluğunun olması. MHP de aynı şekilde destekledi; açılım "tamam", Osman Öcalan'ı televizyona çıkartalım "tamam", hain diyelim "tamam", ne derse yapalım dediler. Peki ya Cumhurbaşkanı Erdoğan herhangi bir nedenle oradan ayrılmak durumunda kalırsa O zaman üzerine o kadar yatırım yapılmış bu sistem çöker, demek ki bunu dağıtacak bir mekanizma lazım. Artık sadece bir iki partiyle değil, başka güç odaklarının desteğini sağlayabilecek bir yapı lazım, bu da ne olur; Türkiye'de iki kesim var, biri siyasi bir parti HDP, diğeri "laikliği savunanlar kafirdir" anlayışında olan şeriatçı kesim. Yapılacak şey, ilk 4 maddeyi değiştirerek veya değiştirmeseniz dahi işlevsiz hale getirerek Cumhuriyet'in dayanaklarını ortadan kaldıracak bir birlikteliği sağlayabilmek, bana göre yapılmak istenen bu.

İKTİDAR, REFERANDUM İÇİN HDP İLE İŞBİRLİĞİNE GİTMEYE MECBUR!

Şunu mu anlamalıyız; iktidar HDP ile işbirliğine mi gidecek

Tabii, açıkça ortada, buna mecburlar çünkü getirmek istedikleri yeni anayasal sistemi ancak bir sayı çoğunluğuyla geçirebilirler (360 milletvekili ile), bu çoğunluk da onlarda yok. Dolayısıyla Yeşil Sol Parti'nin oyunu alacak bir takım düzenlemelere kesinlikle ihtiyaçları olacak. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kaç milletvekili var; 263, MHP ve Yeşil Sol'un toplam milletvekili sayısı 107, toplarsanız 370 milletvekili. Anayasa'yı referandumla değiştirmek için kaç milletvekiline ihtiyaçları var; minimum 360. Demek ki bu çoğunluk yetiyor. Referandumu nasıl olsa geçiririz diye düşünüyorlar. Biz daha önce nasıl geçirdik, mühürsüz oyları geçerli sayarak geçirdik, gerekirse şimdi "geçti bu" deriz, kim hayır diyecek

YENİ ANAYASAYI DOĞRUDAN REFERANDUMA GÖTÜRÜR, "HALKIMIZ İSTEDİ" DERLER!

Yani bunu önce Meclis'e mi getirirler, yoksa Meclis'i aradan çıkarıp referanduma mı götürürler

Doğrudan referanduma götürürler, o yüzden "360 milletvekili" diyorum, "halkımız istedi" derler. Halın isteyip istemediği önemli değil, onlar "halkımız istedi" derler.

SP Lideri Karamollaoğlu "Yeni anayasa çıkışının samimiyetine güvenmiyoruz, yerel seçim stratejisi" dedi ama CHP listesinden giren diğer partilerin de hesaba katılması gerekmez mi

Evet, onlar da var, bazı partilerin "evet" diyeceğini düşünüyorum ama Saadet Partisi'nin ve ilk 4 madde işin içine girince İyi Parti'nin katılacağını düşünmüyorum.

HDP'nin desteğini almak için ne vaat edebilir, "kayyumları kaldıracağım" mı diyecek, Öcalan mı bırakılacak

Göreceğiz, kayyumları kaldıracağız vaadinin yeterli olacağını, bununla kabul edeceklerini tahmin etmiyorum.

Diyelim ki ilk 4 madde için her şeyi yaptılar, bu maddelerle oynadılar, laikliği kaldırdılar, üniter devleti kaldırdılar, sonra ne yapacaklar, amaçları ne

Onların niyeti nedir bilmiyorum ama ortada satranç oynayan belirli güçler var. Hepimiz görmüyor muyuz, yanı başımızda Ukrayna-Rusya savaşı var, Ukrayna "Ben artık savaşmayacağım" diyor, büyük devletler diyorlar ki "Hayır, sana daha fazla silah veriyoruz, yeni füzeler de veriyoruz savaşacaksın." Şimdi bize kimse gelip "Ukrayna savaşıyor, Rusya savaşıyor" demesin, ortada bir dünya satrancı var, bir satranç oynanıyor, bunun hedefleri de belirlenmiş. Türkiye'nin 3 yıl önce en büyük düşmanı kimdi; Suriye, neden Bilmiyoruz. Şimdi Suriye kendini kurtardı, artık dostumuz. 4 yıl önce en büyük düşmanımız Mısır'dı, şimdi canımız ciğerimiz. Siyaset bu mu Hayır, birileri satrancı oynuyor, biz de o satrançta oynuyormuş gibi yapıyoruz.

2012'DE DE MUSTAFA ŞENTOP "DEĞİŞTİRİLEMEZ MADDELER DEĞİŞTİRİLSİN" DİYORDU!

"1982 Anayasası Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu"nda Hukukçu Profesör Şükrü Karatepe "Milletin egemenlik hakkının kullanımı TBMM eliyle yapılmasının cumhurbaşkanını da kapsayacak şekilde değiştirilmesini" de önerdi. Bu olabilir mi

Tabii ki bu sözler rejimin bir kez daha değiştirilmesi amacını açıkça ortaya koyan sözlerdir. Biz 4 parti olarak 2012 yılında TBMM'de anayasa değişikliği için oturduğumuzda da AKP'nin temsilcileri "değişmeyen maddelerin de değişmesi gerektiğini" söylüyorlardı ve tutanaklarda vardır, bunları bizzat Mustafa Şentop söylüyordu; "bu değişmez maddeleri 5 darbeci general koydu, biz neden değiştiremeyelim" diyordu. Mehmet Ali Şahin de "ilk 3 maddenin değişmezliği hükmünü kaldıralım" diyordu. Şükrü Karatepe'nin söyledikleri yeni değil, AKP'nin içinde her zaman bunu söyleyenler vardı. Değişmez maddelerde ne var; Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir, "değiştirelim" dedikleri bu. Şükrü Karatepe böylece diyor ki; 1- Laik sistemi değiştirelim. 2-Demokratik sistemi değiştirelim. Demokratik sistemin özü nedir Türkiye Cumhuriyeti'nden önce Osmanlı İmparatorluğu vardı, Osmanlı'nın kuruluşundan itibaren "egemen" kimdir, padişahlardır. O padişahtır, ailesi o devleti kurmuştur ve padişahlık en büyük erkek evlada geçer. Bu sadece Osmanlı'ya özgü değildi ki, bir dönemde bütün dünyada; İngiltere'de, Fransa'da kralların egemen olduğu devletler vardı, buna "monarşi" diyorduk. Fakat daha sonra bu monarşi anlayışı değişti ve yerini bugün bizim "demokratik cumhuriyet" dediğimiz devlet biçimleri aldı, orada "egemenlik" artık halka aittir. Türkiye de 1922'de bu saltanatı (yani sultanlığı, padişahlığı) kaldırdı, 1923'de de bunun adını koydu; halkın egemenliğe, en üstün güce sahip olduğu "cumhuriyet". Şükrü Karatepe "Türk milletinin egemenliğinin yanı sıra 'padişah'ın da egemenliği olsun" diyor. Buna alıcı bulmaları bugün için mümkün değil, HDP'ye mecbur kalacak olmalarının nedeni budur.