Sandıklar iyi tutulursaErdoğan yüzde 45'te kalır

28 Mayıs'ta yapılacak ikinci tur cumhurbaşkanı seçimine birkaç gün kala başta Sinan Oğan'ın beklenmedik ve daha önce AKP'ye, Cumhur İttifakı'ndaki diğer partilere ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yaptığı ağır eleştirilere rağmen verdiği karar başta olmak üzere her konu konuşuluyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP aleyhinde, onları PKK ile işbirliği varmış gibi gösteren" sahte, montaj kasetleri TV'de savunmasını sadece biz değil, tüm dünya hayretler içinde izliyor. Her konu konuşuluyor, ancak en önemli konu "oyların korunması, hilelerin önlenmesi". Zira bu seçim gerçekten de demokrasi ve hukuk, adalet isteyenler için son şans ve sahte, montajla içine PKK'lı konmuş videoların savunulduğu bir ülkede her hile de yapılabilir. Geçen seçimde bilmediğimiz, anlamadığımız, çoğu açıklanmayan hileler yapıldı, bu hilelerin yapılabilmesi için istenen bazı değişiklikler önceden Yüksek Seçim Kurulu tarafından gerçekleştirildi ama seçim bittikten sonra bunların hiçbirinden sonuç alınamıyor, bir yararı olmuyor. O nedenle 21 Mayıs Pazar akşamı Her Açıdan'da Anayasa Hukukçusu Sayın Süheyl Batum'un açıkladığı bazı "sandık olaylarını" detaylarıyla seçimden önce bir kez daha duyurmak istiyorum, umuyorum ki muhalefet partileri gerekeni yaparlar.Prof. Dr. Süheyl Batum, Sorbonne Üniversitesi'nden mezun olmuş, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Türkiye" isimli teziyle Galatasaray Hukuk Fakültesi'nde profesör olmuştur. 2 dönem Bahçeşehir Üniversitesi rektörlüğü yapan Batum, 24'üncü dönem Eskişehir Milletvekili olarak TBMM'ye girmiş, milletvekilliği sonrasında öğretim üyeliğine devam etmiştir. Halen MEF Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde öğretim üyesidir.ARTIK SİNAN OĞAN "ATATÜRKÇÜYÜM, İLKELİYİM" DESE DE FARK ETMEZ!Sayın Batum, aslında artık Sinan Oğan'ı konuşmamak lazım ama yazdığı ve konuştuğu çok ağır suçlamalardan sonra "Ben Atatürkçüyüm, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı destekliyorum" dediği çelişkili ifadeleri var. Acaba Sinan Oğan, AKP ile baştan anlaşmış olabilir miTürk siyaseti bir dönemden beri maalesef ilkeler veya değerler üzerinden değil farklı yollardan bir takım değerler olmadan gidiyor. Sinan Oğan için şu bile yeterli; Hüdapar açık olarak Türkiye'de Türk milleti olgusunu kabul etmeyen, ancak "ümmet" olgusunu kabul eden, dolayısıyla Atatürk'e kesinlikle karşı olan Hizbullah terör örgütünden gelen ve Atatürk Cumhuriyeti'ni, Atatürk ilke ve inkılaplarını içeren yemini edecek misin dendiğinde "O zaman bakarız" deyip baştan savma bir cevap veren bir partiyle ne olursa olsun "Bir araya gelir miyiz, Türk milliyetçileri bir araya gelebilir mi, ülkücüleri kessen aynı sandığa girmez" dedikten sonra fikrini değiştirmiş bir kişidir. Artık bana "Atatürkçüyüm" dese, "değilim" dese, "Ben çok ilkeliyim" dese hiçbir şey fark etmez. Maalesef sadece o değil, Türkiye'de bunu yaşıyoruz, dünyada otoriter rejimlerde; demokratik olmayan, baskıya güce, korkuya dayanılan bütün rejimlerde bu tür değerleri kaybedip, "ben bu ortamda yolumu bulayım" diyen insanlar çıkar, maalesef bu böyledir. Ancak demokrasi, bütün insanların belli değerler etrafında birleşmesini sağlayabilir. Metin Feyzioğlu, Hulki Cevizoğlu gibi isimlerin dönüşüne de inanamadık ama otoriter rejimler böyle insanları yaratır ve içlerinde en otoriter olan da en etkili yerleri kapar, bu genelde böyledir. İşte İçişleri Bakanı'nın eski partililerine dahi sorsanız anlatırlar, hatta bir zamanlar beraber olduğu Sedat Peker bile anlattıklarını başka bir ülkede anlatsa neler olur ama Türkiye'de gördüğünüz gibi hiçbir hukuk kuralı işletilemiyor. Bence de artık Sinan Oğan'dan bahsetmemek gerekiyor, kendi yaptığıyla baş başa bırakılmalı.14 Mayıs seçimi için "Seçmen sayısı arttırılmasaydı Erdoğan'ın oylarının yüzde 49.5 olmasına imkan yoktu, deprem bölgesinde binlerce can gitmesine rağmen rekor seviyede katılım oldu ve fazladan yüzde 10 oy icat edildi" iddiası çok yaygın, ne diyorsunuzBakın, bu çok açık; seçimler Anayasamıza göre eşit ve dürüst olacak ama maalesef 2002'den hatta 2007'den itibaren hepimizin gözü önünde yapılan eksiklikleri hukukçular, ben de, siz gazeteciler de, özellikle siz 2007'den beri dile getirdiniz. Bakın çok net; 2007'de seçimler 2 saat içinde bitirildi. Seçimlerden 25 gün önce Tarhan Erdem bir televizyonda "Ben bir anket yaptım, yüzde 47 küsur AKP alacak (hiç tahmin edilmiyordu), yüzde 24 CHP alacak, yüzde 14 MHP alacak" dedi. Bu sonuç aynen çıktı. Ben hemen sordum, dedim ki; 2 saat içinde Türkiye Cumhuriyeti'nde hiçbir seçim çıkmaz, mümkün değildir, hele böyle 7-8-10 partinin, özellikle ilk 3 partinin tam 25 gün önce verildiği şekilde aynı oranlarla çıktığı bir seçim mümkün değil. "Olur mu" dediler, "Artık her sandıkta Cihan Haber Ajansı'nın (FETÖ'ye ait) muhabirleri var". "Bir dakika" dedim, "190 bin sandık var ve her sandıkta bir adam mı var, yani buna inanıyorsunuz", "Evet" dediler ve bir daha hiçbir seçimde 2 saatte sonuçlar çıkmadı, 2 gün, 3 gün, 4 günde ancak netleşti. Bir tek o seçimde 6 milyon fazla seçmen vardı ve maalesef bu hepimizin gözü önünde yapıldı, bir tek siz gazete ve televizyonda bunu defalarca söylediniz, herkes sustu.Ben fazla yazılan bazı seçmenlerin adresini de vermiştim.Bugüne kadar böyle bir artış olmadı, şimdi nasıl oldu diye bir tek kişi sormadı. 2007'den sonra yapılan seçimlere bakın, inanılmaz bir eşitsizlik içinde gidiyor. Bizim Seçim Kanunumuz 1961 yılında yapılmış, der ki; Televizyonlar mutlaka doğru yayın yapacaklar, meydanlar partiler arasında sırayla kullanılacak, ancak seçim kurullarının izin verdiği yerlere afiş asılabilir ama Türkiye'de artık propaganda dahil hiçbir kanuna, kurala itibar edilmez oldu. Bugün seçimler için iktidar TRT'de 36 saat konuşmuş, muhalefetin adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu 32 dakika konuşmuş, farka bakın. Geçen seçimlerde de durum aynı, bu eşitlik mi Oysa yasa eşit olacak diyor. Bunları anlatmamın nedeni bir adım öteye geçmek. "Buna çok karşıyız" demek yeterli değil, eğer Anayasa'ya göre bir seçime gidiyorsak, Anayasa varsa bu ülkede ortalığı yıkman lazım, Yüksek Seçim Kurulu'nun kapısına gitmen lazım. Erdoğan 3'üncü kez aday olamaz, kaç kez söyledik.AKP OYUNUN YÜZDE 35 OLMASI MİLLETİN BU MİZANSENLERİ YUTMADIĞINI GÖSTERİYOR!Seçim bir gladyatör yarışı değil, "Ben onu döveceğim, ben onu yeneceğim" yarışı değil, demokratik olması gereken bir seçim. 14 Mayıs seçimi ile ilgili bana gönderilen Fatih Öztürk isimli bir matematik uzmanının yazdıklarını okudum, TİP'in bir yetkilisinin konuşmasını dinledim, Oy ve Ötesi'nden ve diğer yerlerden aldığım rakamları değerlendirdim; ortada şu gerçek var, bu seçimler kesinlikle AKP'nin kazandığı bir seçim değil. O kadar tek taraflı propagandayla, beyin yıkamayla iftirayla alınan oyların yüzde 50'nin üstünde olması gereklidir, nerede kaldı; yüzde 50'den 35'e düşmüş. Bu neyi gösteriyor, Türk milleti kesinlikle bu mizansenleri yutmuyor. Halkın tamamının bu oyunları anlamasını bekleyemezsiniz ama dikkat edin; yüzde 35. Bu rakamlara bakınca şunu görüyoruz; bir anda hiç düşünmediğimiz bir şey oldu, MHP yüzde 11'e çıktı, Yeniden Refah Partisi 2.84'e çıktı, herkes AKP'nin 30-35 civarında olduğunu tahmin ediyordu ama hiç kimse MHP'nin yüzde 11'e çıkacağını tahmin etmiyordu. Bu, şunu gösteriyor; bu seçimlerde de; 2007'de sonuçların 2 saatte açıklanmasının organize edildiği gibi, 2010'da organize edildiği gibi, 2017'de "Atı alanın Üsküdar'ı geçtiği" gibi rakamlar "yüzde 70'le başlayıp 40'lara düşmesine rağmen genel ortalamanın hiç değişmediği şekilde" bir organizasyon yapıldı. Zaten Yüksek Seçim Kurulu aldığı bütün kararlarda artık şunu yapıyor; mühürsüz oyların geçerli sayılması, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 3'üncü kez aday olabilmesi, il ve ilçe seçim kurullarındaki kıdemli hakimlerin son saniyede görevden alınması, Cumhurbaşkanı'nın denetim dışı bırakılması, bunların hepsi bir amaca yönelikti. Ve o amaç da şimdi gerçekleşti.5000'E YAKIN SANDIKTA YÜZDE YÜZ KATILIM VE ERDOĞAN'A YÜZDE 61, MHP'YE YÜZDE 14 OY MÜMKÜN MÜElimde rakamlar var, 7000 sandıkta -yaklaşık bir milyondan fazla oy var- yüzde 98 katılım olmuş. 4000-5000'e yakın sandıkta yüzde 100 katılım ve sıkı durun; bu 5000 sandıkta Recep Tayyip Erdoğan yüzde 61'den fazla, gerçekte aldığı oy yüzde 49, yani burada aldığı oy yüzde 13 fazla. Ve MHP aynı 5000 sandıkta, yine sıkı durun; yüzde 13-14. Millet İttifakı'na çıkan oy sayısı ise 5000 sandıkta sıfırDeprem bölgesine gelelim, katılımın yüzde 90-95 olduğu sandıklar var, 20 bin sandıkta yüzde 95'in üzerinde katılım var, burada rivayet muhtelif. Asrın felaketini yaşadık, resmi rakamlara göre 350 bin konut yıkıldı deniyor, her konutta sadece 1 kişi yaralansa 350 bin kişi yaralanmış. Oysa sadece ve sadece 50 bin kişi yaşamını yitirdi dendi, peki bu 300-350 bin kişi nerede oy kullandı, yerlerinde mi, başka yerde mi Örneğin deniyor ki o "isim değiştirerek Türk ismi alan" göçmenlere oy kullandırıldı. Bu da çıkartıldı bakın; Türkiye'de mahkeme kararı olmadan isim değiştiremezsin ama "Bir sefer için git Nüfus İdaresi'nden al kağıdı, bir seferlik olsun" dendi. Acaba bunlar mı kullanıldıŞIRNAK'TA 1156 SANDIKTA OY KULLANMA ORANI YÜZDE 762"Erdoğan'ın yüzde 49.5 alması için seçmen sayısının yüzde 10 arttırılması gerekiyordu, bu yapıldı" iddiasını böyle mi gerçekleştirdilerBu muhtemel, neden muhtemel biliyor musunuz, bugüne kadar seçmen katılım sayısını akşamdan verirdi, 2015'te bunu manipüle etmek gerektiği için saat 11'de YSK bir anda yüzde 65 katılımı 75'e çıkarmak ihtiyacını hissetti, şimdi de aynı durumda kalmamak için katılım oranını da vermedi, katılan seçmen sayısını da vermedi.Şırnak'ta 1156 sandıkta oy kullanma oranı yüzde 762, Siirt'in Pervari ilçesinde 1059 sayılı sandıkta oy kullanma oranı yüzde 233, bu ne demektir; orada görevli bütün devlet memurlarına, polise, jandarmaya birkaç kimlik verilerek oy kullandırıldığı iddiaları boş değil demektir.Deprem bölgesi ve bazı Doğu illerinde 1 milyon kişiye 4 ayrı kimlik verilip farklı sandıklarda oy kullandırıldığı, parmak boyasına bunun için izin verilmediği iddiası çok yaygın.Bakın, bu seçimlerin hukuk açısından demokratik ve eşit olmadığını söyledik, bir kişi gelip de bunun aksini söyleyemez, veriler ortada. Bırakın tüm diğer eşitsizlikleri Cumhurbaşkanı'nın bile montajlı olduğunu bilerek, sahte videolarla yaptığı propaganda ortada, buna rağmen alınan yüzde 35 oy da ortada. MHP'nin yüzde 11 oyu da Sinan Oğan'ın yüzde 5.5 oyu da makul değil, bu oyların sonradan eklendiğini veya fazladan yazıldığını düşünüyorum.Aynı kişiye, mesela polislere 5 ayrı kimlik verilip ayrı ayrı sandıklarda oy kullandırıyorlarsa bunu ortaya çıkarmak zordur ama bunu 2000-5000 kişiye yaptırılabilir, biz milyonlardan bahsediyoruz. Sonucu değiştirecek boyutta hilelerin önlenebileceğini zannediyorum.AKP'LİLERİN SANDIK ÇEVRESİNİ İŞGALİ, DSP'LİLERİN MÜŞAHİTLİĞİ!Bir grup kurduk, Esenler'de bütün sandıklarda görevli olan müşahitler sıkıntıları olduğunda o sıkıntıların giderilmesi için birbirimize mesajlar gönderdik, bu mesajların çoğunda benzer şikayetler var; AKP'li grupların gelip sandık çevresini işgal etmesi, DSP adına geliyoruz diyerek talep edildiğinde tek imzalı, YSK Başkanı'nın tek başına adının olduğu bir belge göstererek "DSP'liler her ne kadar seçimlere katılmasalar da müşahit gönderebilirler" diye son dakikada -mühürsüz oyların kabul edilmesi gibi- gelen insanlardan şikayetler var, sandıktaki baskılardan şikayetler var, bazı yerlerde oylamaların sandık kurulu üyeleri gelip yemin etmeden önce oy pusulalarını mühürlenmiş olarak koyan sandık kurulu başkanlarından "ne yapalım şimdi" diye şikayet edenler var; "Biz 7'yi çeyrek geçe geldik, baktık pusulaları açmış, koymuş, şimdi ne yapabiliriz" diyorlar. Oysa mühürlü oylar "seçimlerde dışardan oy kullanılmasını engelleyecek" en önemli şeydir.Bu seçimde aynı şeyi yapmaları nasıl engellenecek acabaBazı yerlerde engelleyemediklerini gördük, üyelerin hepsi çok daha önceden gidip beklemeli. Bunları herkes biliyor, bu seçimler zaten hiçbir zaman eşitliğe ve dürüstlüğe uygun olmadı, bu sefer de gözümüzün önünde bir gerçek var; mesela 2007'de 2 saatte çıkan net sonuçlar bir daha hiç görülmedi, İngiltere'de sadece "yes, no" dedikleri seçimlerde bile görülmedi, bu olay akla şunu getiriyor, acaba bu seçimin sonucu önceden organize edilmiş ve o rakamlar belirlenmiş miydiİçişleri Bakanı'nın 14 Mayıs seçimlerini ve daha önceki seçimlerin sonuçlarını önceden çok yakın rakamlarla bilmesi de akla getirmiyor muİçişleri Bakanı'nın gidip "sandıkları ben denetleyeceğim" demesi ve ret edilmesine rağmen Yozgat'ın Çekerek ilçesi üzerinden aldığı izinle ilçe seçim kurulları başkanları ve il seçim kurulu üyelerinin tamamının en kıdemli, en yaşlı hakimler olmasından bir yıl önce vaz geçilerek en son yapılan yasayla "Artık istediğimizi seçeceğiz" diye başlayan sistemde bunlardan şüphelenmemiz doğaldır. Demokratik hukuk devletlerinde insanlar çok dürüst oldukları ve kurallara uydukları için işler iyi gitmez, onlar şunu bilirler; eğer dürüstlüğe aykırı bir işlemde bulunurlarsa bunun yaptırımı vardır, mutlaka ve mutlaka bir gün bunun cezasını görürler, Türkiye gibi ülkeleri demokratik ülkelerden ayıran noktalardan biri de bu, herkesin yaptığı yanına kar kalıyor. Herkes görüyor, herkes biliyor ama "boş ver siyasetçilere dokunmayalım" diyor ve artık bu durum inanılmaz boyutlara geldi.YSK VE İKTİDAR NE YAPARSA YAPSIN TÜRK MİLLETİ BU SEÇİMİ KAZANACAKTIR!Bir de köylerden gelen mesajlar var; "Burası ücra bir köy, AKP'liler sandığı işgal etti ama nasıl önleyebiliriz ki" diyorlar.Evet, köylerden de şikayet geliyor ama bütün bunlara rağmen ikinci tur seçimleri kazanılabilir. Seçmenin büyük çoğunluğu iktidarın "velev ki yalan olsun, PKK'lının mitinge montajlandığı video olsun, kazanmak için her çareye başvururuz" durumunda olduğunu biliyor, yüzde 35'i ya bilmiyor veya bilmezden geliyor, hepsi olabilir, 35'in üstüne MHP'nin alacağı oy 5-6 olsun, yüzde 41 eder, fazladan 4 daha verin 45, bitti, daha fala çıkamaz. YSK ve iktidar ne yaparsa yapsın Türk milleti bunların hepsine rağmen bu seçimleri kazanacaktır. Bir şartla; muhalefet partilerinin bugüne kadar yaptıklarını biraz daha değiştirmesi lazım, 3-4 gündür dinliyorum muhalefeti savunan bütün televizyonlarda "ekonomi çok kötü gidiyor, soğan kaç lira oldu, dolarda kriz artacak" konuşmaları yapılıyor ama Türk milleti bunu görmüyor değil, yüzde 35'e bir şey diyemeyiz "İsterse soğan 200 lira olsun, bana Ayasofya'yı açtı ya, o bana yeter" diye düşünebilir veya söyledikleri PKK yalanlarına inanabilir, Cumhurbaşkanı'nın kendisi "montajlı video gösterdik" dese de oy vermekten vazgeçmeyebilir ama şimdi nasıl "ilk turda daha fazla yapmayalım" diyerek yüzde 5 oy Sinan Oğan'a tamamlanmışsa bundan sonra da "Erdoğan'ın oylarını yüzde 5 daha arttırabilirler" düşüncesine kimse kapılmasın. Yüzde 49'du 5 daha getirdik yüzde 54 oldu, kimse buna inanmaz, sıfırdan yeniden başlanacak."ACABA İSİM DEĞİŞTİRENLERİN SONUCA ETKİSİ NE OLDU" DİYORUZ!Şimdi bu oyunu önlemek için şu yapılmalı; en azından 7 bin sandığı ve diğer sandıkları da hiç eksiksiz, hatasız olarak tamamen kontrol altına almak gerekiyor. Yabancı seçmenler, yurt dışından ithal edilen oylar çok önemliydi, yeterince üzerinde durulmadı, şimdi "Acaba isim değiştiren ve sayısını bilmediğimiz yabancı seçmenlerin sonuca etkisi ne oldu" diyoruz, depremde 10 il mahvoldu, burada kaybolanlar, göç edenler, burada olmayanlar ne olacak dendiğinde her şey denetim altında cevabı verildi. Bunları moralleri bozmak için değil, dikkat edilirse bu seçimin kazanılacağını anlatmak için söylüyorum, Türk milleti buna hazır. Müşahit olmak isteyen 80 bin insan vardı, şimdi bu sayı 140 binin üstüne çıktı, insanlar artık diyor ki; Yeter, ben İçişleri Bakanı'nın organize ettiği "velev ki montaj olsun size ne yahu" denilen sahtekarlıkları, "atı alan Üsküdar'ı geçti" emrivakilerini istemiyorum, "Hukuka uydum, kazandım veya kaybettim" diyen bir iktidar istiyorum. İstanbul Büyükşehir'i kaybettiğinde kazanana "Topal ördeksin, ben seni oradan indirmeyi bilmez miyim" diyen, ona ceza getirmek için