Muhalefet için tek alternatif başarılı adayların tekrar seçilmesini sağlamak

Türkiye siyaseti hiçbir zaman durulmadı, tüm partiler tarafından el birliğiyle dürüst, açık, şeffaf bir hale getirileceğine giderek daha da karıştırıldı ve sonunda öyle bir noktaya geldik ki sanıyorum ortamı bilerek karıştıranlar dışında hiç kimse neler olup bittiğini anlayamıyor. Daha yerel seçime aylar varken iktidar partileri devamlı gerçek dışı olaylar icat ederek muhalefeti karalıyor, muhalefet partileri de geri kalmıyor, onlar da çeşitli iddialarla birbirini karalıyor, bu da yetmiyor hemen hepsi "yerel seçimde kendi adayımızı çıkaracağız" iddiasında. Peki, böyle devam ederse zaten Meclis'i çalıştırılmayan, göstermelik bir demokrasiyle kalakalmış olan ülke nereye gider, nelerle karşılaşabiliriz Merak ettiğimiz konuları Türkiye'nin önde gelen, en deneyimli siyaset bilimcilerinden biriyle, ülke çapında yaptığı araştırmalarla tanınan Prof. Dr. Sayın Ali Çarkoğlu ile konuştum.MUHALEFET, KAZANILABİLECEK BİR SEÇİMİ KAYBETTİ AMA NEDENİNİ TAM TEŞHİS EDEMİYORLAR!? Sayın Çarkoğlu, genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra toplumda kafa karışıklığı yaratan birçok siyasi gelişme yaşandı. Siz engin siyaset bilimi deneyiminizle partilerin seçim sonrası davranışlarını nasıl görüyorsunuzSeçimi kazanmış olan iktidar ittifakı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çok kritik bir seçimi kazanmış olduklarına şüphe yok. Kazanan tarafa dair bugün bir şey söylemek için ya çok erken ya da söylenecekler kampanya devam ederken söylenmeliydi. Ancak muhalefetin önce kendine sağlam bir eleştiriyi yapması lazım. Benim kanaatim, kazanılabilecek olan bir seçimi kaybettiler, bunun da farkındalar aslında, fakat neden kaybettiklerini tam teşhis edemiyorlar. Kaybetmelerinin birinci nedeni; halkın beklentilerini karşılayacak bir söylemle onlara hitap edememiş olmaları. Bunun girişiminde bulundular, 6'lı Masa biliyorsunuz yüzlerce taahhütten oluşan kalın bir kitap bastırdı, fakat onu takip etmediler. Kampanyanın son 2 ayı içerisinde hemen hemen hiç duymadık biz bunu. Bence kampanyanın yönetiminde baştan sona son derece büyük bir tutarsızlık vardı. Örneğin; İstanbul'da CHP'nin yaptığı, ekonomi programlarını açıkladıkları toplantı bir heyecan yaratmıştı. Oraya gelen son derece önemli iktisatçıların açıkladığı çok önemli prensipler vardı, kampanyaya o prensipler üzerinde devam edilebilirdi ama siyasetçilerin bu profesörlerin anlattığını sokaktaki insanın anlayacağı şekilde çevirmeleri lazım, bunu çeviremediler, çevirememenin ötesinde böyle bir gayret içine dahi girmediler, çünkü gündem tamamen saptı. Bu gündem sapmasındaki ana sorumlu deprem tabii ki, Türkiye'nin gündemi birdenbire tamamen değişti ama depreme gelirken de hazırlıklı olmalarını beklerdik. Şu anda deprem Türkiye'nin en önemli sorunu olarak dillendirilirken o zaman iktidarın da, muhalefetin de bu konuda en ufak bir hazırlığı yoktu. Dolayısıyla, bunda iktidarı suçlamak çok kolay ama aynı zamanda muhalefeti de suçlayabilirsiniz, muhalefet daha mı hazırlıklıydı depreme Dolayısıyla, gündemde önemli olan konularda aslında hakikaten hazırlıksız olduklarını düşünüyorum muhalefetin.Seçim sonrasında da Ekrem Bey'in çıkışında da biliyorsunuz web sitesiyle halktan öneriler alınması söz konusu oldu, bunun halktan gelecek önerilerle yapılabilecek bir şey olduğunu düşünmüyorum ben. Sizin kendi gündeminizde ne yapacağınızın çok net kafanızda olması lazım. Halk size bunu söyleyecek diye beklemek çok gerçekçi değil. Muhalefette, siyaset yaparken aslında en önemli kilit konuların neler olduğuna dair bir kararlılık ve doğru teşhis açıkçası yok. İktidar tarafına baktığınız zaman bu konuda hiçbir tereddütleri dahi yok, gündemleri son derece net, benimsemiyor olabiliriz; yani muhalefet tarafından bakıldığında elbette o gündemi benimsemek zorunda değil Türkiye ama iktidarın kafasının bulanık olduğunu söylemek mümkün değil. İktidar seçime giderken ekonomideki zorlukları gayet net görmüş olduğu için aslında bunu beka sorunu etrafında şekillendirmeye gayret etti, deprem de buna yardımcı oldu. "Yüzyılın felaketi" söylemiyle aslında karşı karşıya olunan şeyin gerçek bir zorluk, gerçek bir beka sorununa dönüştüğünü söyleme imkanı buldu. Bunun yanı sıra yine hatırlarsak güvenlik sanayiinde elde edilen başarıların bütün sorunlar bir tarafa bırakılarak anlatılmaya girişilmesi de aslında bu kampanya için muhalefet açısından bir şanssızlıktı, çünkü buna karşı söyleyebilecekleri hiçbir şeyleri yok ve hiçbir şey de söylemediler."SEÇİMİ KAYBETTİK" DEMEKLE ÇOK BÜYÜK BİR ŞEY SÖYLEMİŞ OLMUYORSUNUZ!Bunların hepsini bir tarafa koyarsak, bu seçim kaybedildi, bitti, şimdi "bundan sonra ne yapmak lazım" diye konuşmaları gerekirken aslında görüyoruz ki ne ana muhalefet partisi, ne diğer partiler elle tutulur bir adım atabilmiş değiller. "Seçimi kaybettik" demekle çok büyük bir şey söylemiş olmuyorsunuz, zaten kimse sizin kazandığınızı söylemeyecek. Evet, seçimi kaybettiler ama neden kaybettiler ve kazanmaları için nasıl bir yeni bir yol planıyla yola devam etmeleri lazım, bunu herkesin kafasında özetleyen kısa ifade 'değişim'di biliyorsunuz. Değişim tartşması da ana fikir olarak liderlik değişiminde odaklandı. Oysa liderlik değişimi değil söz konusu edilmesi gereken şey, lider değişimi bunun bir parçası olabilir, olmalıdır, sorumluluk taşıyan liderlerin elbette bu sorumluluğu yerine getirmeleri beklenir ama ana konumuz "liderlik değişimi" değil, ana konumuz partinin yeni gündeminin hangi konular etrafında şekilleneceği ve bütün organizasyonun yeterli olup olmadığının parti tarafından yeniden değerlendirilmesi. Anladığım kadarıyla parti bunu konuşmak dahi istemiyor. İyi Parti içerisinde istifalar oldu, CHP içerisinde istifa olmadı bildiğim kadarıyla.CHP'DE PARTİ ÖRGÜTÜ SEÇİM SONUCUNDAN ÇOK MEMNUNİYETSİZ GİBİ GÖRÜNMÜYOR!? Seçim başarısızlığından sorumlu tutulan bazı isimler görevlerinden alındı ama.Onlar yönetim kararı, yoksa kimse partiden istifa etmedi. DEVA'dan da olmadı, Gelecek Partisi'nden de olmadı, dolayısıyla partiyi oluşturan örgüt aslında durumdan çok da şikayetçi değilmiş gibi gözüküyor. Memnuniyetsiz olsalardı en azından "Biz bu partiyi bırakıyoruz, başka bir yerde siyaset yapacağız" diyebilirlerdi. Tek istedikleri şey lideri değiştirip yine eski kadroyla devam etmekmiş gibi gözüküyor. Bu da bir mantık tutarsızlığını yansıtıyor diye düşünüyorum ben. Bunun tek sorumlusu lider ve etrafındaki 5-6 kişi olamaz. Bütün bir partinin programı, bütün bir partinin organizasyonu ve bütün bir partinin siyaseti şekillendiren ana düşünce silsilesinin sorgulanması lazım. İmamoğlu bunu yapmaya çalışıyor belki ama açıkçası bu bir dinamizm içerisinde olmuyor. İstanbul'da oluyor ama Ankara'ya yansımıyormuş gibi bir intiba bırakıyor. Oysa bunun Anadolu'nun her tarafından Ankara'ya bir talep olarak gitmesi ve yavaş yavaş bir sonraki seçime doğru gerçekleştirilmesi lazım.Yapılması gereken değişimi gerçekleştirmeye hazırlanmaları gerekirken, bir seçimden diğerine gidildiği için hep kısa dönemli politikalarla geçiştiriliyor. Şimdi yerel seçim geliyor yine zaman kalmayacak.6'LI MASA KURULURKEN GÖRDÜĞÜMÜZ TABLO HİÇ DEĞİŞMEDİ, NEDEN TUTUM DEĞİŞTİRİYORLAR? Muhalefet partilerinin "Biz kendi adayımızı çıkaracağız" demelerinin nasıl bir etkisi olacak sizceŞimdi ne değişti 6'lı Masa kurulurken karşı karşıya olduğumuz resimle bugün karşı karşıya olduğumuz resim neden farklı ki, hiçbir farkı yok bence. 6'lı Masa'nın mantığı neydi; "Biz tek başımıza bunu kazanamayız, birleşip kazanalım", şimdi seçimi bir defa kaybettikten sonra "Biz şimdi artık tek başımıza kazanabiliriz, 6'lı ittifaka gerek yok, kendi adayımızı çıkaralım" demenin nasıl bir anlamı olabilir Bence hiçbir anlamı yok, üstelik bu seçim "bir oy fazla alanın belediye başkanı seçileceği" bir seçim olacak. Yani, yüzde 10, yüzde 8 oyu olan bir partiye kim niye oy versin İstanbul'daBU SEÇİMDE İTTİFAK İŞLEMEDİ, ÇÜNKÜ MASA İTTİFAKIN GEREKLERİNİ YETERİNCE YERİNE GETİRMEDİ!? İktidar kanallarına baktığınızda "Hatay'ı da alabiliriz, Adana'yı da alabiliriz" söylemleri duyuluyor.Alabilmeleri için ne lazım, 10 tane partinin çıkıp her birinin üçer beşer oy alıp birinin de yüzde 20 oy alarak belediye başkanını seçtirmesi lazım. Yani ittifakın esas mantığı cumhurbaşkanlığında olduğu gibi belediye başkanlığında da ittifak ile devam etmektir. Çünkü şu an itibarıyla tek başına herhangi bir partinin büyükşehirleri alması mümkün görünmüyor. Bir iki ufak ilçede bazı partilerin adayları kuvvetli ise onlarla belki kazanabilirler ama büyükşehirleri 6'lı Masa ittifakını oluşturan partilerin herhangi birinin silip süpürüp götürmesi kolay değil. Bunu söylerken muhafazakar konuşuyorum, bence imkansız. Geçen sefer de imkansızdı ama örtülü de olsa kampanyasını bir ittifak içerisinde yürüttüğü için Ekrem Bey başarılı oldu, tek partinin adayı olarak çıksaydı seçimi kazanabilir miydi İstanbul'da Zaten böyle olduğu için her şey İstanbul'la başladı, İstanbul'da bunun işlediği net bir şekilde ortaya çıktığı için 6'lı Masa'nın da işleyebileceği düşüncesi ortaya çıktı.MASA İTTİFAKIN GEREKLERİNİ YETERİNCE YERİNE GETİRMEDİ!Bu seçimde ittifak işlemedi. Bu başarısızlığın nedenini ideolojik olarak birbirine hiç benzemeyen altı partinin birlikteliğinde bulanlar olabilir. Oysa tam tersine bu ittifakın ideolojik yelpazenin her yanından oyuncuların birlikteliğiyle kurulmuş olması önemli bir avantajdı. Hatırlayın, en başından itibaren gerek Saadet Partisi'ni gerek İYİ Parti'yi her düzeyde ittifaktan koparma gayretleri gördük. Bu birlikteliğin rahatsız edici olduğu çok aşikardı. AK Parti'den uzaklaşan seçmeni cezbedebilecek olduğu düşünülen Deva ve Gelecek Partilerinin beklenen teveccühü seçmenden görmemesinin de yanlış hesap olduğu iddiası var elbette. Aynı şey SP ve İYİ Parti için de söylenebilir elbette. Ancak Millet İttifakı'nın mantığı bu tür bir oy yüzdelerinin toplanması değildi. İktidar ittifakının temsil ettiği milliyetçi muhafazakar duruşun aynı kökenden gelen gelmeyen farklı partiler ittifakı olarak red edilip onun yerine yeni bir alternatif duruş ile iktidara talip olmaktı. Bu yeni duruş dışlayıcı değil kucaklayıcı, yeni bir milliyetçi ve muhafazakar içeriğe sahip olduğu gibi toplumsal gelişme ve adil bölüşüm, kadın ve çevre konularıyla sosyal demokrat hassasiyetleri de içinde barındıracaktı. Ben o kalın taahhütler kitabının içeriğini bunun temeli olarak görüyorum. Ekonomik alandaki yeni duruşu da İstanbul'daki ekonomistlerin katıldığı toplantıyla az da olsa görebilmiştik. Ama bu içeriğin geliştirilip halkla paylaşılması sekteye uğradı. Bunun da ana sebebi yeterince sağlam bir şekilde Masa'nın "ittifakın gereklerini" yerine getirmemeleridir benim kanaatim. Masanın önce bozulup sonra bir iki gün içinde yeniden yola devam etmeye çalışmasından bahsediyorum. Getirselerdi yine işleyebilirdi, getirmedikleri için işlemedi. İttifak mantığında aday öne çıkarılamaz. Hele bir de söz konusu adaya içerden seçilemez eleştirisi getirilirse o zaman hiç bir şansınız kalmaz. Elbette, bu seçilemez aday argümanını yapanlar "bak gördün mü Haklı çıktık" diye düşünebilirler. Cumhur İttifakı'nın Yeniden Refah ve HÜDA PAR'ı da içine alarak genişlemesi bu seçilemez aday iddialarıyla birlikte oluştu. Yani iktidar önlemlerini almaya devam etti. Seçim de sonuç olarak ikinci tura kaldı. Bu arada Muharrem İnce ve Sinan Oğan'ın adaylıkları ve ardından İnce'nin çekilmesi hep bu seçilemez aday tartışmaları ile birlikte değerlendirilmelidir. İttifakı ayakta tutma kararlılığı göstermeden parti kadrolarının kampanyada canla başla çalışabileceklerini düşünmek zordur.Gerek mecliste, gerek cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kaybedilmesinin temel nedeni bu tartışmanın siyaset sokağına dökülmüş olmasıdır. Bu bir pazarlık konusu olarak çok daha akılcı bir şekilde kapalı kapılar ardında yapılabilirdi. Ancak Millet ittifakının lider kadroları hem sanıyorum parti tabanlarının baskılarını yeterince yönetemediler, hem de büyük oyun stratejilerine daha geniş bir açıdan bakamadılar. Bu ittifak içi pazarlığa her katılan da elbette kazanamayacaktır kısa dönemde. Ancak o kısa dönem kaybı göze alıp ilerlenmiş olsaydı seçim kazanılabilir, ülkenin gündemi ve siyasetin de dönüşümü değişebilirdi. Peki, şimdi yeniden seçim yapılacak, muhalefetin seçmen desteği seçim öncesiyle üç aşağı beş yukarı aynı, hiç kimsenin oyunda bir artış yok, tek bir aday çıkarmak yerine 5 adayla gidilecek, böyle bir seçimi kazanmak mümkün olur mu, olmayacak tabii ki.MUHALEFET İÇİN TEK ALTERNATİF BAŞARILI ADAYLARIN TEKRAR SEÇİLMESİNİ SAĞLAMAKTIR!? Ankara'da Mansur Yavaş, İzmir'de Tunç Soyer güçlü durumda ama ya ana muhalefetin kendisinin içinde bir grup (Ankara için) veya 6'lı Masa'daki büyük ortağı onların karşısına aday çıkarma ihtimalinden söz ediyor. Başarılı muhalefet belediye başkanlarının yerine veya karşısına aday çıkarılması konusunda ne düşünüyorsunuzBence bunun da hiçbir mantığı yok, bu seçimi kazanmak için değil, kaybetmek için yapılan bir strateji olabilir, yani böyle bir stratejiyle kazanmanın mümkün olduğunu düşünmüyorum ben. Açıkçası elimizde muhalefetin izleyebileceği çok fazla alternatif yok, bir tane alternatif; başarıyı vurgulayıp başarılı adayları yalnız bırakmadan bunların seçilmesini sağlamak lazım. Aksi takdirde bu büyükşehirlerin birkaçının kaybedilmesi söz konusu olabilir.? Muhalefet partileri içinde HDP'nin yanlarına yaklaşmasını bile istemeyenler var, HDP'nin buradaki rolü ne olacakTabii şu anda HDP'nin en başta düşündüğü şey bu kayyum düzenlemesinin sona ermesi. Bu Türkiye demokrasisi için de çok önemli. Şu an için seçmen tercihlerinin yönetime yansıması yönünde bir engel. Gerekçesi ne olursa olsun bunun mutlaka değişmesi lazım, resmi bir pazarlık var mı yok mu onu bilmemiz mümkün değil ama herhalde şu an için söz konusu olan şey bu düzenlemenin yumuşatılması ya da kaldırılması. Karşılığında büyük şehirlerde kapalı muhalefet adayına verilen desteğin kendi adaylarını çıkararak bölünmesi, basit bir strateji budur.? Kayyum düzenlemesini muhalefetin kaldırması şu anda imkansız olduğuna göre bunu AKP yaparsa HDP yön değiştirir mi sizceOnlar bunu düşünüyorlardır büyük ihtimalle, "Ne yapalım" diye. Herhalde çok net olarak şu; düzenleme kalkar ama yarın yeniden gelir, bunun hukuki bir garantisi olmadığı sürece böyle bir pazarlıkta iktidarla el sıkışmanın HDP'ye getirisi ne olabilir HDP'liler ya da Kürt siyaseti için en önemli gündem kendi seçtirdikleri belediye başkanlarının yerine kayyumların iş başında olması. Bundan kurtularak seçmenleri karşısında bir şey söyleyebilecekleri bir ortam yaratılabilir diye düşünüyorlar. Siyasetçi tabii ki seçmenine bir şey götürmek durumunda, hiç bir şey götürmeden bu siyaseti kabullenip "Biz köşemizde oturalım" demek siyasetçiler için kabul edilebilir bir seçenek değil. O açıdan onlar da bunu elbette düşüneceklerdir.DİN VE TERÖR SÖYLEMLERİ HER ZAMAN YAPILACAK, MUHALEFETİN GÖREVİ BU ZOR OYUNU BOZMAKTIR!? Geçen seçimlerde oldu, muhalefet partileri HDP ile aynı tarafta ise iktidar ve medyası hemen "Bakın HDP ile PKK ile anlaştılar, bunlar Türk milliyetçiliğiyle kavgalı" veya "terörist" diye başlıyorlar. Bir yandan "CHP dindar değil" söylemleri, bunların karşısında muhalefet nasıl duracakŞimdi, siyasetçilerin yapmaları gereken şey bu zor oyunu bozmak zaten, bu iddialar elbette her zaman yapılacak ama siz yine konuşmanız gereken ana konuları konuşarak ve bu konularda da ikna edici çözümleri halka anlatarak bunu isteyip istemedikleri ve istedikleri takdirde de seçim sonucuyla bunu alabileceklerini onlara göstermeniz lazım. Eğer Türkiye'de başkanlık rejiminin değişmesinin gerekli olduğunu, ekonomik gelişmenin, sosyal ilerlemenin, çevre sorunları ve eğitimin, kadına yönelik şiddetin ve her tür şiddetin önlenmesinin bu yönetim biçimiyle sürdürülebilir olmadığını ikna edici biçimde anlatırsanız karşınızdakilerin söylemlerini etkisiz kılabilirsiniz. Ama siz bunların hiçbirinden söz etmeksizin size saldırılan konularda da sadece kalp