Türkiye'nin ikincisi, dünyanın üçüncüsü, İstanbul'un en büyüğü!

Gazze'deki insani dram, Başkan Erdoğan'ın ikinci "Une minute" çıkışı, Batı'nın sınıfta kalışı, CHP-HADEP flörtü, İyi Parti'deki çalkantılar gibi gündemin hararetle tartışılan maddelerine bugün ara vererek bambaşka bir mevzua temas etmek istiyorum.

AK Parti hükümetleri geçen 22 yıl içinde hemen her alanda sessiz devrimlere imza attı.

Türkiye çağ atladı desek yeridir.

Ulaşımda, sağlıkta, tarımda, sanayide, iletişimde, savunmada, turizmde, dış politikada, ticarette, hülasa hemen her alanda rekor üstüne rekor kırdı.

Ülkenin çehresi değişti!

İki alan hariç. Eğitim ve kültür!

Eğitim ve kültürde de aslında fiziki ihtiyaçlar fazlasıyla karşılandı ve karşılanmaya devam ediyor.

Fakat Başkan Erdoğan'ın da kabul ve itiraf ettiği gibi kültürde ve eğitimde arzu edilen hedefe maalesef ulaşılamadı.

Fiziki ihtiyaçları karşılanan eğitime -okullara seçmeli olarak koyulan Kuran ve Siyer dersleriyle sayısı artırılan İmam Hatip okulları hariç- hâlâ tek parti döneminin eğitim politikası hâkim. Yeni Milli Eğitim bakanının müfredat üzerindeki çalışması heyecan uyandırmadı değil, ama seküler kesimin ona yönelen saldırıları karşısında yeterince dik duruluyor mu, pek emin değilim.

Kültür sanat ve medyada hâlâ seküler kesim etkin konumda!

Camiamızdaki kültür adamlarının başlıca sitemi, geçen 22 yıl sürecinde kültürel alanda muhafazakâr sanatçıların ve entelektüellerin yetişmesine ve gelişmesine yeterince önem verilmediği, aksine seküler kesime daha fazla ilgi gösterildiğidesteklendiği istikametindedir.

Onlara haksızsınız diyemiyoruz!

Bunda biraz da Kültür Bakanlığının Turizm Bakanlığıyla birleşmesi ve kültürün turizmin gölgesinde kalmasının payı az değil!

Kültür Bakanlığının Turizm Bakanlığıyla birleştirilmesini destekleyenlerdendim, ama turizmin kültürü gölgelediğini görünce Kültür Bakanlığının tekrar müstakil bakanlık olarak ayrılmasının daha isabetli olacağına yönelik kanaatim güçlendi.

Bununla birlikte kültür bakanlığının köşede kalan, gündemde pek yer almayan ama yüzyılın projesi desek abartmamış olacağımız Rami Kütüphanesini hatırlatmak istiyorum.

Kültür hizmeti olarak AK Parti hükümetlerinin yüzünü ağartmaya tek başına Rami Kütüphanesinin yeterli olduğunu söylesem abartmış olmam.

O derece değerli!

Doğuda ve batıda dünya başkentlerinin ve kültür merkezlerinin birçoğunu gezdim gördüm.

Rami Kütüphanesi gibi zengin, büyük, kullanışlı bir kütüphane külliyesi görmedim.

Kütüphaneye çevrilen ilk askeri kışla olması ise AK Parti iktidarının sivilleşme iradesini yansıtması açısından fevkalade önemli!

AK Parti'nin en büyük eksiği yaptığı hizmetleri icraatları yeterince anlatamamış olmasıdır.

Sadece Rami Kütüphanesi'ni halka anlatabilse sırtı yere gelmez!

Bir defa kütüphanenin kapladığı alan ve mimari, daha kütüphaneye girmeden ziyaretçisini kendisine hayran bırakarak teslim alıyor!

İmparatorluk eseri olduğu her halinden belli!

220 bin metrekarelik devasa bir alan. Her biri ayrı bir tarihi etki bırakan dört giriş kapısı.

36 bin metrekare kapalı alan, 51 bin metrekare bahçe alanı var.

Girince şaşırdım, yürüyerek gezsem ne ayaklarım dayanır ne de zaman yeter. Allah'tan çalışanlardan İrfan Arslan koşarak geldi de, elektrikli bir araçla Kütüphane Koordinatörü Cemal Sel Bey'in rehberliğinde kısa bir tur atma imkânı bulduk.

Dikdörtgen planlı olarak inşa edilen kışlanın bazı bölümleri üç, bazı bölümleri ise iki katlı ve toplamda 158 bölmeli, toplam 190 oda, 12 koğuş olarak inşa edilmiş

617 gün Sultan II. Mahmud tarafından idari ve askerî bir üs olarak kullanıldığı için dört başı mamur bir külliye.

2013 yılında T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı burayı devralmış ve restorasyon çalışmaları sonucunda 2023 yılının başında Rami Kışlası, kütüphaneye dönüştürülmüş.

Neoklasik (Barok - Gotik) üslupla aslına uygun olarak inşa edilmiş.

Bahçe peyzajının ne denli başarılı olduğunu söylememe gerek yok, zaten 14. Ulusal Peyzaj Mimarlığı genel kategori projeleri arasında birinci olmuş!

Arşiv bölümü Ulusal Arşiv Binası Ödülü