Haşir anlayışı

Öldükten sonra dirilmenin ve ebedî hayatın vukuuna dair sorular ilk insanlardan son insanlara kadar devam edecek.Ülkemizde, cumhuriyetin ilk yıllarında birinci reisle fikri uyuşanlardan biri de Abdullah Cevdet'ti... Bu ters düşüncenin farkında olan Bedîüzzaman Hazretleri, Barla'da bulunduğu ilk yıllarda Haşir Risalesi'ni telif ederek, bu sorulara çevap getirmiştir. Rum Suresi 50. ayeti ki: "Şimdi bak Allah'ın rahmet eserlerine; yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor Bunu yapan, ölüleri de öylece diriltecektir; o her şeye hakkıyla kadirdir." yüz defa Barla'da kıyısı olan "Eğirdir Gölü" civarında terennüm etmek ile, Şamlı Hafız Tevfik adlı talebesine yazdırmış ve bunu kitap haline getirmesi için İstanbul'da bulunan Barlalı talebesine gönderip Kur'an harfleriyle (o zaman hâlâ harf inkılabı yapılmamış) olarak dört yüz adet bastırarak bir kısmını Ankara'da bulunan yeğeni Abdurrahman'a gönderir. Bu vesile ile hem Abdurrahman'ın imanının kurtulmasına hem de Ankara'da bu risalenin intişarına vesile olur. Birinci reis ve bu anlayış içinde bulunan insanlar bu halden rahatsız olmuşladır. Devletin temel nizamlarını inançsızlık üzerine kurmak ve halkı bu istikamette hayat tarzına yönlendirmek isteyenler Haşir Risalesi'nin harika fütuhatına