ADALARI TARTIŞMALIYIZ!..

İsmine "Ege" denilen Adalar Denizi'ndeki adalar, bugün hemen neredeyse tamamıyla Yunanistan'ın elindedir. En azından stratejik olanlar, şehir hayatı yaşananlar komşu devlettedir. Buralar, Yunanistan'a iki farklı tarihte, iki farklı andlaşmayla terk edildi: 24 Temmuz 1923'te İsviçre'nin Lozan şehrinde toplanan milletlerarası bir konferansa müsteniden Türkiye Cumhuriyeti Devleti tanındı ve tescil edildi. Ama o konferans, bugüne dek hep münakaşa edildi. Hükümler, zaferle hezimet arasında oldu. Bunun birçok sebebi var. Ankara'dan çok tavizler koparılmış ve tanınma ve tescil böylece olmuştu. Koparılan haklarımızdan biri adalardır. Adalar, smokinli ve papyon kravatlı garsonların akşam yemeği ikramı üslubuyla Lozan'da Yunanistan'a ikram edildi. Ancak; andlaşmada lehdar devleti bağlayıcı, iltizamî bir şart vardı: Adalar silahlandırılmayacak ve buralarda ordu bulundurulmayacaktı. Yalnızca asayişi temin için, küçük birlikler mahiyetinde jandarma ve polis olabilecekti. Anadolu topraklarına sapan taşı atımındaki adaların bir kısmı böylece elden çıktı Diğer kısmı ise 1947 Paris Andlaşmasıyla gitti. İtalya, II. Dünya Harbi'nde mevzubahis adaları işgal etmişti. Harpten sonraysa buraları tahliye mecburiyeti doğdu. Zira harbi kaybetmiş ve kayıtsız ve şartsız çekilmişti. Bu meyanda adaları Türkiye'ye teklif etti. "Buralar zaten sizindir" diyordu. Lakin devrin tek parti iktidarı, cesaret gösterip teklifi kabul edemedi. Adalar, böylece 10 Şubat 1947'de Yunanistan'a bırakıldı. Lozan'daki şart burada da vardı: Adalar zinhar silahlandırılmayacak ve askersiz olacaktı. Kısaca tekrarlamak gerekirse: "Ege" eski bir intihar etmiş Yunan kralının adıyken bugün onun hatırasından hareketle "Ege Denizi" denen, Osmanlı Türkiye'sindeki Adalar Denizi ve bu sulardaki adalar, bizim mülkümüz iken I. Dünya Harbi'ni kaybetmemiz neticesinde, II. Dünya Harbi'ndeyse Ankara'nın tarafsızlık adına zamanın dışında kalmasından dolayı bu adalar iki kademede ve katlanarak Yunanistan'a bırakılmıştır. Takip eden en az yarım asır içinde Ankara konuşmacıları yemin billah edercesine "yurtta sulh, cihanda sulh!" diyerek diğer vazgeçilen, Misak-ı Millî dâhil bütün kayıplarımız için onlarda gözümüz olmadığına dair teminatlar verile geldi Şükür ki son çeyrek asırda, o ürkek hava dağılmış bulunuyor. Şimdilerdeyse daha bir cesur sesler yükselmekte. Yunanistan, hayli bir zamandır adaları doğrudan veya dolaylı bir şekilde silahlandırdı ve silahlandırıyor. Bu emrivakiyi, andlaşma ihlalini ve zorbalığı bugünkü Ankara'nın kabul etmesi imkân ve ihtimal dışıdır. Dışişleri Bakanımız Mevlût Çavuşoğlu, daha evvel birkaç beyanatında